Kontr – transferans Kontrol Altında;Sonra Kontrol Kaybediliyor 
Not: Aşağıdaki metin J. F. Masterson’ın Karşıaktarım Kitabından Tercüme edilmiştir.
Tercüme: Psikoterapi Enstitüsü Çalışanları

KLİNİK KONULAR

21) WORU öz tasviriyle yüzleşmenin bütünleştirilmesi gerçekliğin daha iyi algılanmasını sağlayacaktır (sayfa 35 – 36); 22) görüşmelere başlarken sınırdaki hastanın zorluklarının yönetimi (sayfa 36); 23) direnme tepkisinin terapötik çerçevede yönetimi – seansa katılmama, telefon çağrıları, mali durum (sayfa 38 -40); 24) ayrılma savunma mekanizmasının yönetimi (sayfa 41); 25) yüzleşmelerin pekiştirme tekrarları (sayfa 43 -44); 26) hastanın yüzleşmeye karşı direncini belirleme ve yok etme (sayfa 45 -46); 27) savunmanın tahmin edilmesi (sayfa 46).

Terapist A: Bayan A; çiftlik evine oğluyla tek başına gitmek istemiyordu zira bu durum çok fazla fiziksel çaba gerektirecekti. Kendisini kötü hissediyordu çünkü çocuklarına bu tatili verebilmek için çok çalışmıştı ve sonra çocukları tatili istememişti. Yeni yıldan iki gün önce büyük bir partiye katıldı. Seanslara gelmeye başladığından beri artık insanlara daha farklı baktığını söyledi. Örneğin: “İnsanların beni kullandıklarını görüyorum.” Partideki bir adam ona şu soruyu sormuş, “Elinizde benim için nasıl kızlar – seks partneri – var?” Bu soru bir hakaret olarak onu çok rahatsız etmiş. Başlangıçta kullanıldığını hissetmekle beraber parti hoş bir biçimde sona ermiş. Artık gidişat hoş olmadığı zaman partileri yarıda bırakıp gidebildiğini söyledi: “Bunu daha önce yapamazdım. Arkadaşlarımdan biri içimdeki küçük kız çocuğunu farketti ve ben ona bu parçamı bir daha gösterip gösteremeyeceğimi sordum. Cevabı şu oldu: “İnsanlara güvenmeye başladığında gösterebileceksin.” “Ona terapiden bahsettim ve o küçük kızı dışarı çıkarmaya çalıştığımı anlattım. Hayat gerçekten de güzel. Cesaretim arttı ve üvey anneme Noel yemeği için yardım etmeyi teklif ettim. O profesyonel bir mağdur; ben de öyleyim ancak daha az.” Daha sonra Bayan A, neden randevu tarihini değiştirmek zorunda olduğunu anlattı ve “Benim tedaviyi terkettiğimi düşünmenizi istemem”, dedi (Ben ayrılacağından çok korkuyordum ve o beni tekrar temin ediyordu). Sonra konuşmaya devam etti, “Sizi görmek istiyorum. Kendimi iyi hissettiriyor. Kendim için daha fazla şey yapıyorum. Nasıl biri olduğumun daha fazla ayırdındayım. İçindeki bazı parçalar iyi, sıcak ve sevmeyi biliyor.” Bu noktada eski kocasından bahsetti. Kaçınma denemesiyle yüzleşmesini sağladım: “Eski kocanızdan bahsettiğinizin farkında mısınız?” Eski kocasının oğullarıyla çok fazla ilgilenmediğini söylerek anlatmaya devam etti …

Dr. M: Çok güzel. Onu yönlendirmediniz ve sonuca vardınız. Kendi kendisine odaklanmanın yarattığı anksiyeteye karşı kendini savunmak için rastgele anlatıp duruyor, bunu sürece alışmak için kısa bir hazırlık dönemi olarak görebiliriz. Belki de müdahale edip etmeyeceğinizi görmek için yem atıyor, yani konuyu kendinden daha da uzaklaştırıyor.

Terapist A: Ben de ona, “Galiba bugün kendinizle ilgili bir şeyler yapmak istemiyorsunuz,” dedim ve cevabı şu oldu: “Nasıl başlayacağımı bilmiyorum.”

Dr. M: Bunu yapmak yerine “nesneyle alakalı materyal” hakkında konuşarak başlıyor; örneğin duygunun kendisini tanıma sürecinden çıkan bir materyal kullanmıyor. Tanımlar kanalıyla ortaya çıkan materyalleri anlatıyor: “Bu şurada oldu, o burada oldu.” Psişik yapısı açısından baktığımızda öğeler sadece nesneler aracılığıyla ortaya çıkıyor.

Terapist A: Tamamen öyle oldu.

Grubun Sorusu: Bu konuda ne yapacaksınız?

Cevap: Tamam, seansa tam olarak dahil olabilmesi için bunu yapmaya ihtiyacı olduğunu belirtebilirim.

Dr. M: Ya da, “Neden gerçek konulara girmekten kaçınıyorsunuz?” sorusunu yöneltebilirsiniz.

Terapist A: Bu durum bir sonraki seansta daha fazla belirginleşti. “Nasıl başlayacağımı bilmiyorum” dedikten sonra oğlundan konuşmaya başladı ve bana onun resmini gösterdi.

Dr. M: Nasıl başlayacağını bilmiyor – bu tedavi için son derece enteresan ve kritik bir konu aslında. Sınırdaki hastalar neden seansa başlamakta sorun yaşarlar?

Terapist A: Depresyonun verdiği acıyı hissetmek istemiyor.

Dr. M: Elbette. Kendi kendini başlatma, görüşmeye girmek için gereklidir, dediğimiz şey kendini ifade etme, birey olma anlamındadır ve bu depresyona, depresyon da savunma mekanizması kullanımına yol açar. İşte sınır üçlüsü budur. Hasta görüşmeye başlamaktan kaçınır çünkü yol açacağı depresyondan da kaçınmaktadır. Bu nedenden ötürü tedavinin başında hasta kendini ifadeden ziyade nesneye odaklanır. Seansın başlangıç aşaması çok önemlidir ve sizin sabırlı olmanız ve de ne olacağını beklemeniz gerekmektedir. Bu aşama eşsiz bir fırsat sunmaktadır. Kafamda bu hastaları sıklıkla bir tahteravallinin üzerinde canlandırırım: Hangi yöne gideceklerdir acaba? Bana sıkıca tutunup savunmayı mı geçecek, başka şeylerden mi konuşacaklar yoksa diğer yöne yatarak kendilerinden mi bahsedecekler? Belirli bir süre sonra amaçlayacağınız şey doğrudan kendisiyle ilgili konuşmaya başladığı noktaya erişmek olacaktır.

Narsistik bozukluğu olan bir hastam var, üç-dört yıldır haftada üç kere kabul ediyorum. Bu hasta daha önce gittiği “terapide” onüç yıl boyunca ilerleme kaydedememiş. Alışılagelmiş görkemli narsist resmine benzeyen biri değil. Aksine, olumsuz narsisizm yüzünden kendini ifade etmiyor ve saldırılara karşı korunmak için görkemi kullanmıyor. Beni her şeye gücü yeten biri olarak görüyor: Eğer ona neyle ilgili konuşmasını ya da ne yapması gerektiğini söylemezsem çok uzun süredir demlenen soğuk bir öfkeyle öylece oturuyor. Yavaş yavaş bunu aşmaya başladı.

Çocukken kendini ifade edecek olursa narsist babasının mükemmel yansımasını bulma ihtiyacına tecavüz edeceğini hissediyordu ve bunun narsist babasının ona saldırmasına yol açacağına inanıyordu. Bunun sonucunda kendi öz ifadesini saklama ve babasının kendini kurtaracağını hayal etmeye başladı. Bu ise elbette hiç bir zaman gerçekleşmedi.

Her halükarda gelip bana şunu söylerdi (bir çok verimli görüşmeden sonra nihayet bunu aşmayı başardı): “Başlamak istemiyorum, hayır başlamak  istemiyorum.” Ben de ona şöyle cevap verirdim: “Bir türlü karar veremiyorsun,” ve cevabı şu olurdu: “Hayır veremiyorum. Anlatacak çok şeyim olduğunu biliyorum ve gerçekten onları hissedebiliyorum ama başlamak istemiyorum.” “Nereye gitmek istediğini bilmiyorsun, eski örüntünü tekrar bana tekrarlıyorsun” dedim, yani ya saklanıyor ve beni transferans baba figürü yapıyordu ya da kendini ifade etmek için beni kullanıyordu. Gördüğünüz gibi ifade etme eylemi hastaların terapisi için hayati önem taşımaktadır.

Grubun Sorusu: Peki bunun sınırda olma durumuyla farkı nedir?

Dr. M: Fark nitelikten kaynaklanmaktadır. Sıradan narsistik kişilik bozukluğu vakaları kendini her yere saçacaktır, beni bir nesne olarak sergileyecek ya da idealleştirecek ve benim mükemmeliğime katılacaktır. Bu hastada ise tam tersini görmekteyiz. Narsistik bir hasta mükemmel, eşsiz ve özellikle onunla ilgilenen bir yanıt bekleyecektir. Sınırdaki hasta ise ne elde edebilirse onunla yetinmeye hazırdır. Narsistik kişik bozukluğunda sadece mükemmele yer vardır.

Terapist A: Bayan A nasıl başlayacağını bilmediğini iddia ediyor ama oğlu hakkında konuşup, bana onun resmini gösteriyor.

Dr. M: Nesneye geri dönüyor.

Terapist A: Daha sonrasında, “Kendim üzerinde çalışmak istiyorum çünkü yeni yılda ailemin yanına gideceğim. Lisedeyken hayatımın hikayesini yazmıştım,” dedi. Ben de, “Zihninizden konuşuyorsunuz,” dedim. Cevabı şu oldu: “Biliyorum. Anneanneme dair ilk hatıram bana anne ve babamın beni sevmediklerini söylemesiydi.” Ama artık bu konu hakkında zihninden kopmuş biçimde konuşuyor.

Dr. M: Konuşmak için nesnelerden bahsetme ve onları savunma olarak kullanmaktan vazgeçmiş ve artık kendine dönecektir – ama duygulanım olmadan. Burada ikinci savunma devreye girer. Bunu yakalamanız ve göstermeniz gerekmektedir.

Terapist A: Şöyle devam etti: “Ailem beni sevmedi…. Sebzeden nefret ederdim ve her gün fazlasıyla yemek zorundaydım.” Ben de ona şunu söyledim: “Hala zihninizden konuşuyor gibisiniz.” Konuşmaları halen duygudan yoksun. Bana bu şekilde konuşarak duygularını serbest bırakmaya başlayabileceğini söyledi. “Altı yaşımdayken babam yeniden evlendi. Üvey annem bana kendini hiç sahip olmadığım ideal anne olarak tanıttı.”

Grubun Sorusu: “Neyi serbest bırakmak istediğini” sorabilir misiniz, savunmasına karşı çıkmak için?

Dr. M: Hayır, bu içeriğin aşırı vurgulanması olur. Onun yerine şunu diyebilirsiniz: “Bana bunları bahsettiğin şeyleri ifade edebilmek için mi anlatıyorsunuz, bunu duygu olmadan mı yapmanız gerekiyor? Eğer öyleyse, nedeni nedir?”

Terapist A: Belki de yapmalıyım.

Dr. M: Aynı şekilde, seans devam ettikçe eğer bir savunmaya takılmış durumdaysanız ve aşamıyorsanız yüzleştirmeye devam edin: “Bu konuya bugün bir kaç defa dikkatinizi çektim, ama yine de beni hiç duymamış gibi aynı şeyi tekrarlamaya devam ediyorsunuz.”

Terapist A: Bunu bir çok defalar yaptığımı itiraf ediyorum. Bunun ardından iki seansa gelmedi.

Dr. M: 
Aha! Şimdi sıra sizde (gülüşmeler).

Terapist A: Aslında kabul etmeyecektim… Bunu yapmış olduğum için çok suçlu hissediyordum, aslında çok ufak bir şeydi.

Dr. M: Kesinlikle ufak bir şeydi. Bakın, gayet iyi gidiyorsunuz.

Terapist A: Evet ama sonra iki seansa gelmedi…

Dr. M: Gelmedi çünkü siz işinizi yapıyorsunuz. Belki de yokluğu olması gereken bir etmen, tabi bunu nasıl kullandığınıza ve sürecin neyi öğrettiğine bağlı olarak. Grup farketti mi bilmiyorum, ben kesinlikle farkettim, bütün çalışma tavrınız ve tutumunuz deneme ve endişe halinden kurtuldu. Unutmayın, sizi kaygılandığınızı bildiği için ayrılmayacağı konusunda temin etmişti. Onunla yüzleştiğinizde kendisini biraz kötü hissetmesine neden oldunuz ve bu durum onu kışkırttı. Bu konuyu geri geldiğinde araştırınız.

Grubun Sorusu: Bu hastanın yeniden toparlanmak için zamana ihtiyacı olabileceğini söylediniz, olayları dramatize etme savunmasını kullanarak bazı seansları kaçırabileceğini belirttiniz. Bununla nasıl başa çıkabilirsiniz? Bir kaç seans kaçırdığında ücret kesmeye devam ediyorsunuz – peki sonra?

Dr. M: Evet. Geri geldiği zaman o bir saatinizi seansları neden kaçırdığını anlamaya ayırın ve her şey anlaşılana kadar başka bir şey hakkında konuşmayın.

Terapist A: Bu harika! Geri geldi ve ben bundan bahsetmedim bile (gülüşler).

Dr. M: Benim de alakalı komik bir anım var. Payne Whitney’de çalıştığım birimde çok nitelikli bir baş hekim genç bir hastayı tedavi ediyordu ve tekrarlayan yüzleşmeleri kullanıyordu. Sonra baş hekim iki haftalığına tatile gitti. Hasta o süreyi sessiz odada geçirdi. Baş hekim, geri döndüğü ilk gün, hastayı sessiz odada gördü ve bu bağlantıdan hiç bahsetmedi. Dolayısıyla ayrılık stresinin yadsınması konusunda da konuşmamız gerekiyor.

Terapist A: Bununla ilgili bir şey yapmaktan korkuyorum çünkü tedaviyi bırakabilir.

Dr. M: Ama hastalarınızla bu koşullarda çalışamazsınız ve daha önceki konuşmalarınız ışığında bu duygularınız beni şaşırttı. Geri gelmediği zaman konuştuklarımız…

Terapist A: Aradı – ilk olarak erkek arkadaşı aradı ve çok hasta olduğunu söyledi. Gerçekten hastaydı ve ben de durumu kabul ettim. Sonraki hafta yine aradı ve bir cenazeye katılması gerektiğini söyledi.

Dr. M: Ona telefonda söylediğiniz şey çok önemliydi.

Terapist A: Erkek arkadaşının teyzesinin cenazesine neden gidilir ki?

Dr. M: Şöyle söylemeniz gerekiyor: “Teyzesini ne kadar tanıyorsunuz? Erkek arkadaşınız bu yüzden bir seansı kaçıracağınızın ve yine de ödeme yapmak zorunda olduğunuzun farkında mı? Son seansta olanlara tepki olarak geri dönmeme düşüncenizle alakası var mı bu söylediklerinizin?” Onunla yüzleşin.

Grubun Sorusu: Diyelim ki çağrı cihazınıza not bıraktı?

Dr. M:  Bazı hastalar bunu yaparlar çünkü benimle doğrudan konuşmak istemezler. Seansa geldiklerinde neden çağrı cihazına mesaj bıraktıklarını sorarak bu konuya doğrudan girerim. Bütün hastalarım çağrılarına hep yanıt verdiğimi ve bana her zaman ulaşabileceklerini bilirler. Arada aracı olduğunda çok zaman geçer ve bazı şeyler dile getirilmez. Bu durumu kontrol etmek için gelen aramalara ben cevap veririm. Olayları dramatize etme eylemiyle dikkatli biçimde ilgilenmeli ve tutarlılığı mutlaka korumalısınız. Bunu gözardı etmeniz tedaviyi etkileyecektir.

Terapist A: Muhtemelen doğruyu söylediğini düşünüyorum.

Dr. M: Bir terapist olarak duruşunuz şu olmalı: kanıtlanana kadar hiç bir şey gerçek değildir çünkü o zaman ancak yüzde 99 doğru olur. Anlatılanlar gerçek olduğunda bile dirence hizmet ettiği unutulmamalıdır ve bu durum mutlaka değerlendirilmelidir.

Terapist A: Önümüzdeki hafta bir iş seyahatine çıkıyor.

Dr. M: Ona şu soruyu sormanız gerekiyor: “Bu iş gezisinin buradaki çalışmamıza etkilerini düşündünüz mü?”

Terapist A: Hayır, bu hiç aklıma gelmedi.

Grubun Sorusu: Peki bir hasta buna karşılık, “Gitmezsem işimi kaybederim”, derse ne olacak?

Dr. M: O zaman ona katılırım ve “korkunç bir ikilemdesiniz” derim. Hastanız çok ciddi biçimde hikayeler uydurmuyorsa bu çok nadiren yaşanacaktır. Bir hastanın seansa gelmeme için sayısız nedeni olabilir, ancak eğer siz görüşünüze sadık kalır ve hastanın bunu anlamasını sağlarsanız o kullandığı nedenlerin bir çoğu kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Bir terapist olarak her zaman tedaviye devam etme tarafında olmalısınız. Elbette gerçekleri de yansıtmanız lazım. Hastanın iki haftalık bir iş gezisine ya da meşru bir tatile (hepimiz gibi) gitmesi geri kalma durumu yaratacaktır. Eğer gelmemesinin motivasyonu dirençse, gelmemesi neticesinde sizin aylardır kırmaya çalıştığınız o direnç iyice pekişecektir ve bunun yarattığı gerilemeyi düzeltmek mümkün olmayabilir. Hastanız sizin tavsiyelerinizi reddettiğinde ona şunu söyleyin: “Para sizin, zaman da hayatınız da.” Hastanız geri döndüğünde ve konuşmaya başladığında anlattıklarını dikkatle dinleyin ve ona şunu söyleyin: “Aa, evet şimdi hatırladım. Bu bahsettiğiniz konuları altı ay önce de konuşuyorduk. Seyahatiniz size duygusal maliyeti işte bu oldu.”

Grubun Sorusu: Peki randevuyu başka bir tarihe alabilir miyiz?

Dr. M: Eğer hasta başka bir randevu tarihi talep ederse nedenini sorarım, ancak muhtemelen tarihi değiştirmem.

Soru: Neden önce sorup sonra tarihi değiştirmezsiniz?

Dr. M: Sormaları gerekiyor çünkü tedavilerine dair endişeleri onları her seansa katılmaya itmeli. Benim zamanım (ya da zamanımın olmaması) tamamıyla farklı ve pratik bir konu.

Grubun Sorusu: Ama siz zaten soruyu sormadan önce kararınızı vermiş oluyorsunuzç

Dr. M: Hastanın kendi motivasyonu üzerinde ve duygu durumları üzerindeki etkileri hakkında düşünmesini istiyorum.

Terapist A: Eğer Bayan A randevuyu o hafta iptal etmek yerine yeni bir randevu tarihi talep etseydi bu  yine de bir direnç olur muydu?

Dr. M: Evet, bir hastamın değiştiremeyeceği bir iş programı yoksa ve benim zamanım da müsait değilse genellikle randevu tarihini değiştirmem. O zaman diliminin sorumluluğu tamamen hastadadır. Örneğin bir cenaze varsa bu durum biraz karmaşık olabilir. Unutmayın tedaviyi savunan sadece sizsiniz. Hasta zaten yüklenmiş durumdadır ve sizin dikkatli olup tedbirli davranmanız gerekmektedir.

Terapist A: Bence ilk iki iptali tedavi direncinin eyleme vuruşuydu, ama iş gezisi değildi.

Grubun Sorusu: Lütfen açar mısınız: Eğer hastanız kırk derece ateşli, ağır bir grip geçiriyorsa…

Dr. M: Sorun yok; ücretinizi yine de alırsınız. Beni arayan hastalar asla ateşlerini ölçmezler, ki bu tek gerçek objektif tedbirdir. Hastalarınıza ateşlerinin kaç derece olduğunu sorun ve bir taksiye atlayıp 45 dakikalığına ofisinize gelmelerini önerin. Hastalığın bulaşması mesleki bir tehlikedir ama siz bu öneriyi yaptığınızda artık karar alması gereken onlardır. Eğer gelmezlerse yine de seansın ücretini öderler. Hastanın söylediklerinin ne kadarının gerçek ne kadarının tedavi direncine katkıda bulunduğuna karar vermekle sakın uğraşmayın. Bizlerin istikrarlı ve katı sınırlar belirlememiz gerekmektedir.

Gözetim altında tuttuğum insanların çoğu sizin yaptığınıza benzer şeyler yapmaktalar ve aslında kendilerine karşı çalışıyorlar. Hastasıyla ilerleme kaydeden bir uzmanın da gözetmeniyim. Bu uzman hastasına fatura vermiyor. Hastasını haftada bir kez ve her ay sonu görüyor, hastası bir ödeme de yapıyor ama uzman ne kadar aldığına bakmıyor. Altı ay sonra farketti ki hastası aslında ayda dört seansa gelip sadece üç seanslık ücret ödüyormuş. Başından beri böyle yaptığının farkında değildi. O uzmanla parayla ilgili sorunu hakkında konuştuk. Bu durumu hastasına söyledikten sonra hastası eksik miktara için bir çek yazdı. Para konusuyla gerektiği gibi başa çıkamadığı için hastanın tedavi direncini tamamıyla gözardı etti. Terapi sadece hastanızı dinlemekten ibaret değildir. Tedavi bütün bu saydıklarımı da kapsayan bir süreçtir ve eğer diğer konularla gerektiği gibi ilgilenmezseniz seanslar önemli oranda engellenecektir.

Terapist A: Bu kadını kaybetmekten neden bu kadar korktuğumu bilmiyorum.

Dr. M: Nedenini özellikle bilmiyorum ama o size bir mesaj veriyor. Sizi manipule etmiş. Bir sonraki seansta onu dikkatle gözlemleyin ve sizde bu duyguları kışkırtmak için ne yaptığını saptamaya çalışın. Seansta anlattığınız biçimde davranmaya başladığında bunu ona geri yansıtın. Ona şöyle sorun: “Neden kendinizi bağırdığım anda kaçacak küçük ve çaresiz biri olarak sunuyorsunuz?” Hastanız duygulanımını dolaylı olarak ifade ediyor ve siz de buna tepki veriyorsunuz.

Terapist A: Bu gerçekten güzel, bana yeni alanlar açıyor.

Dr. M: Ayrıca açıkça dışarı vurduğunuzda duygulanım gücünü kaybedecektir. Hastanız şöyle bir şey söyleyebilir: “Sizi kontrol etmem gerekiyordu çünkü bana ne yapacağınızdan korkuyordum ve sizi bu şekilde kontrol etmeyi düşünüyordum.”

Terapist A: Bunun farkında mı?

Dr. M: İlla öyle olmayabilir.

Terapist A: Bence zayıf noktamı buldu ve şimdi bunu kullanıyor. Seansa devam etmek için ona şunu söyledim: “Zihninizden konuşuyorsunuz.” Onun cevabı ise şu oldu: “Dışarı çıkarmak için böyle konuşmalıyım. Altı yaşımdayken babam yeniden evlendi ve üvey annem kendini hiç sahip olmadığım ideal anne olarak tanıttı.”

Dr. M: İşte bu noktada söylediklerinize cevap vermeyerek seansı kontrol etmeye başlıyor. Vermek istediği mesaj şu: “Beni sıkma; bu işi benim istediğim şekilde yapacağız.” Bunu ona söyleyin.

Terapist A: Belki. Ama bütün o ağlamalarını hatırlayın – belki de biraz dinlenmeye ihtiyacı vardır…

Dr. M: Onun için çok fazla endişeleniyorsunuz. Orada bulunma nedeni tedavi için ve ya bunu başarır ya da başaramaz.

Terapist A: Evet gerçekten de o küçük zavallı kıza çok takılıp kalıyorum. Ona yine şunları söylüyorum: “Bugün duygularınızla ilgilenmiyorsunuz.” Bayan A’nın cevabı ise şöyle oldu: Din hakkında konuşana kadar olmaz. Annem benim kötü olduğumu düşünürdü; bana güvenmezdi. Üvey annem o kadar kötü değildir ama ona annemi hatırlattığım için beni hiç bir zaman sevmeyecek. Bu bir çocuk için çok fazla sorumluluk.”

Dr. M: O seansın sonunda bir tekrarlama yapabilirdiniz. Ona şunu söyleyebilirdiniz: “Bu seansta bu hikayeyi gözden geçirmek istediğinizin farkında mısınız? Bu hikaye konumuzla çok da alakalı olmayabilir. Size tam altı defa duygularınızı kullanmadan konuştuğunuzu söyledim ve beni her seferinde duymamazlıktan geldiniz. Beni dinlememek için mi tedaviye geliyorsunuz?”

Terapist A: Yani pat diye söyleyeyim.

Dr. M: Yapmalısınız. Bu kadın kontrol etmeyi fena halde seviyor. İşiniz gereği hastanız seans boyunca konularla, sizin sunduğunuz şekilde ilgilenmeli. Eğer bunu yapmıyorsa nedenini anlamaya çalışın.

Terapist A: Neden bu kadar direndi?

Dr. M: Diğer seanslarda çok bozulmuş ve bu şekilde savunmaya çekilmiş olabilir. Şimdi ise farklı bir açıdan bu durumu kabul edip etmeyeceğinizi anlamaya çalışıyor. Gözleminiz doğruydu ancak devamını getirmediniz.

Terapist A: Daha sonraki iki seansa gelmedi. Geri geldiği zaman ilk söylediği ise şu oldu: “Bugün kendimi kızgın ve moralsiz hissediyorum.” Ben de şöyle cevap verdim: “Gülümsüyorsunuz”. O da, “Size anlatmak istediğim çok şey var; oğlumla ilgili durumlar, öğretmenlerin dirençleri…,” dedi.

Dr. M: Hastanız şimdi tam olarak hangi noktada?

Terapist A: Savunmaya geçmiş durumda.

Dr. M: Doğru. Görüşmeye tam da bıraktığı yerden yeniden başlıyor.

Terapist A: Rastgele çocuğunun okul müdürü hakkında konuştu ve müdürün kendisine  büyük oğlunun ciddi bir uyuşturucu sorunu olduğunu söylediğini aktardı.

Dr. M: İşte, bir kez daha sizi dinlemeyi reddediyor.

Terapist A: Doğru; konuyu dağıtıp durdu. Daha sonra sorumluluk duygusunu geliştirdiğini ve parasını daha idareli harcadığını anlattı.

Dr. M: Bir şekilde biliyor; siz onunla seanslara neden gelmediğini konuşmadığınızda ve son seansta konuştuklarınızı gözden geçirerek yeni seansa başlamadığınızda bu şekilde laflayarak kaçabileceğine inanıyor. Böyle yapmaya devam da edecek – siz başka türlü davranmadıkça.

Terapist A: Daha sonra erkek kardeşini anlatmaya başladı. Ben de sordum: “Neden onun hakkında konuşuyoruz?”

Dr. M: Terapiyi artık o yönetiyor. Bu farklı ve alakasız konuları incelemeye başladığınızda artık onu takip etmiyor oluyorsunuz. Belki de o noktada ipin ucunu kaçırdığınızı düşündünüz ve nereye gitmeniz ya da ne yapmanız gerektiğini sorgular hale geldiniz. Bu durumda en iyisi siz ne yapmak istediğinize karar verene kadar hastanın konuşmaya devam etmesine izin vermek olacaktır.

Terapist A: Daha sonra annesiyle yeni yıl yemeğinde yaptığı bir tartışmayla ilgili uzun ve sıkıcı bir hikaye anlattı. Çok fazla içmiş ve ebeveynleriyle kavga edip, sızmış. Ama çocukları harika davranmış ve kavganın çıkması aslında onun suçu olmasına rağmen herhangi bir şey söylememiş ve kızmamışlar. Ona, “Neden o kadar çok içtiniz?”, diye sorduğumda cevabı şu oldu: “Bunu yapmak hakkımdı. Onlara ancak yakıtım olduğu zaman karşı durabiliyorum.” Bunun nedenini sorduğumda tekrar konuyu değiştirdi; ailesine ona ve çocuklarına saygı duymadıkları için çok kızmıştı. “Oğulları ve züppe karısı onlarla alay edip duruyor. Üvey annem bununla nasıl başa çıkıyor bilmiyorum? Benim çocuklarımın onlara karşı her zaman daha iyi olduklarını bir türlü farketmiyorlar.”

Dr. M: Burada konuşma esnasında duygulanımı artmış olmalı; özellikle geçmiş yerine şimdiki zamanla ilgili konuşurken. İçerik önemli ve öncekine göre önemli oranda değişmiş.

Terapist A: Bana şöyle dedi: “Diğer torunlarını hiç görmüyorlar ama bütün övgüleri o alıyor.” Ben de neden bu duruma katlandığını sorduğumda cevabı şu oldu: “Üvey annem çok savunmasız görünüyor.” Benim kuşkuyla baktığımı görünce ise şunları dedi: “Haklısınız. O profesyonel bir mağdur… Yeni yıl yemeği çok şeye sebep oldu. Artık onları değiştiremem ve benim ailemi böyle bir duruma sokmalarına bir daha izin vermeyeceğim.” Daha sonra babası ve üvey annesi aramış ve ilk olarak erkek kardeşiyle ilgili sorular sormuşlar. O da, “Hepimiz bıktık. Ailemi bizden uzaklaştırabilirim.” Dedi. Annesi yeni yıl hediyesi olarak sadece bir kraker kutusu almış ve bu onu çok kızdırmış. Bayan A, annesinin erkek çocuklarına daha fazla değer verdiğini düşünüyor: “Kendimi çok uzak hissediyorum. Beni hiç sevmediler ve şimdi ben de o sevgiyi neredeyse hiç aramıyorum. O yeni yıl gecesi benim son içki alemimdi. Artık yeni yıl için gelip bizi evimizde görebilirler sadece. Kendime güvenim arttı ve artık değerlerimi geri kazandım. Siz bir terapist olarak insanları tedavi ediyorsunuz. Ama biliyor musunuz ki onlar insanlara hayvanmış gibi muamele ediyorlar. Artık daha affediciyim ve diğerlerinin zayıflıklarına daha anlayışlı yaklaşıyorum. Erkek arkadaşımla ilişkim mükemmel gidiyor. İşim de bile gelişmeler oldu. Artık hayır demeyi biliyorum.”

Dr. M: Burada üç tane sorununuz var: gelmediği seanslar için uydurdukları; son derece büyük kontrol etme etmenleri ve kopuşları. Kendi deneme yanılma eğiliminiz konusunda da daha dikkatli olun. Eğer kopup gitmeleriyle ilgili bir müdahalede bulunma niyetindeyseniz o zaman sonuç elde edene kadar tutarlı davranın ve kararlılığınızı koruyun.

Terapist A: Aynen öyle yaptım. Ben konuya geri döndükçe o da kaçmaya devam etti.

Dr. M: Ve bakın ne oldu? Neden görmezden geliyorsunuz? Neden Bayan A’ya şunu söylemiyorsunuz: “Görünürde burada bulunma nedeniniz benim görüşlerimi dinlemek, ama ne zaman bir şey söylesem sanki ben bir şey dememişim gibi davranıyorsunuz. Neden?”

Terapist A: Peki onun, “Bunu kendi bildiğim yoldan yapmaya ihtiyacım var” düşüncesi ne olacak?

Dr. M: O zaman şöyle demeniz gerek: “Bunun doğru olduğuna nasıl emin oluyorsunuz?”

Terapist A: Yani bunu kabul etmiyor musunuz?

Dr. M: Onun ifadelerini kabul etmeniz bir nörotiğin tedavisiyle alakalı bir yaklaşım, ama onun ifadelerinin gerçek nedeni savunmaya geçmek ve muhtemelen kaçınmak.

Terapist A: Doğru.

Dr. M: Eğer bundan eminseniz o zaman bütün görüşlerim teyit edilmiş demektir. Eğer savunması kaçınmaksa ve onu bu durumu incelemek zorunda bırakmıyorsanız, bunu hiç bir zaman yapmayacaktır. Bu durum bir 15 yıl değişmeden sürebilir.

Bu konuyu tekrar gündeme getirmeli ve ona şunu demelisiniz: “Farkında mısınız, size ne zaman hoşunuza gitmeyen bir şeyi göstersem, siz ona bakmak yerine bana kızıyorsunuz. Sonuçta burada bulunma nedenimiz duygularınızı anlamak ve siz burada duygularınızı saklıyorsunuz. Buna ne zaman dikkatinizi çeksem bu sefer reddediyorsunuz. Neden?” Bu şekilde direncinin temeline saldırmış olacaksınız. Tedavi işlemeye başlayacaktır çünkü verdiğiniz yanıtların çoğunun gerçeği yansıttığını – özellikle bir türlü girişken olmadığını –farkedecektir. Girişken hale gelip, kendi hakkında konuşmaya başladığı zaman da kendi içerisindeki psişik dinamikleri tersine çevirecektir. Bu organik süreci durduramaz ama bir süre sonra kendini bastırılmış hissedecek ve depresyonla yüzleşmekten kaçınacaktır. Kopukluk ve uydurma hikayeler işte bu durumdan kaynaklanmaktadır.

Grubun Sorusu: Peki ona bu resmi gösterir misiniz?

Dr. M: Bir noktadan sonra evet, ama başlangıçta değil. Yüzleştirmeyi tamamladıktan sonra ve hastanın yaşadığı çatışma veya ikilemin esasını haritalandırdıktan sonra yapabilirsiniz. Buna dair iki tane örnek vermek isterim.

Son derece kötü niyetli ve karşısındaki aşağılamayı seven bir annesi olan sınırda bir genç kıza tedavi uygulayan ve benim gözetimimde olan bir terapist var. Hasta aşırı yemek yiyor, okulda başarısız ve erkeklerle son derece mazoşistik cinsel ilişkileri var. Altı aylık tedaviden sonra yüzleşmeyi içselleştirmeye başladı, ancak cinsel eylemleri halen kendisini hor gören annesine karşı duygularının bir ifadesi olarak kullanmaya devam ediyor. Bütün duyguları dışsallaştırılmış ve yıkıcı biçimde ifade edilir halde. Tedavideki yüzleşmelerin sonucunda terapist şunu demelidir: “İki seçeneğiniz var: Kendinizi bu şekilde hırpalamaya devam edebilirsiniz ya da annenizle ilgili duygularınızla daha doğrudan yüzleşebilirsiniz.”

Bir diğer hasta ise bir sosyal hizmet okulunda çalışmaktadır. Ben onu “yanlış öz” hastası olarak tanımlıyorum çünkü yanlış bir yüz takmış vaziyette. Psikotik bir annesi varmış. Psikotik annesinin onayını kazanmak için kendi gerçeklik algısını askıya alırmış. Ne zaman bu çarpık gerçeklik algısı konusuna dikkat çeksem çok kızar ve bana saldırırdı; ben de ona karşılık verirdim. Sonra benim de bir gün psikotik olacağım hayallerini kurardı ve ben bundan annesiyle paralellikler çıkarırdım. Ayrıca kendisini hiç desteklemeyen biriydi. Sürekli hayatının düzeldiği konusunda beni ikna etmeye çalışıp duruyor. Aslında bu doğru değil. Kendisi üzerinde hakimiyet kurmuş bir adamla çıkıyor. Ama kendini daha iyi hissediyor, savunma temelinde. Nihayet annesiyle ilgili uzun konuşmalardan sonra cinsel çarpıklıklarıyla korkuları arasında, özellikle anne olgusunu bağımsızlık korkusuyla çarpıtması, bağlantılar saptadığımızı ona anlattık. Genç bir kızken kendisini ifade ettiğinde annesi psikotik bir mesajla buna karşılık veriyordu. Bu da o psikotik mesajı engellemek için gerçeklik algısından vazgeçmesine neden oluyordu. Bu durumunu saldırıya uğradığını ya da mistik bir olguyla yüzleştiğini söylediği rüyalar görerek sergilemekte. Kendisi hakkında çok korkunç düşüncelere sahip, ben de ona şöyle diyorum: “Bakın, önünüzde iki seçenek var: bu şekilde devam ederek, kendiniz hakkında iyi bir şey hissetmek için hiç bir neden bulmamak ya da korkularınızla yüzleşip onların sonuna kadar gitmek. Korkuyorsunuz, ancak ilerlemezseniz hiç bir zaman değişmeyeceksiniz.” Yüzleşme sürecini tamamlamadan hastanıza bu şekilde yaklaşmamalısınız.

Unutmayalım ki buradaki örnekte seansların kontrolü halen Bayan A’da.

Terapist A: Bir sonraki görüşmemizde oğlunun okulunda yaşadığı sorunları uzun uzun anlattı ve şunları söyledi: “Geçen haftaki seansımız olağanüstüydü.” Neyi kastettiğini sorduğum zaman o seansta çok şey başardığımızı anlattı: “Daha önce böyle hissetmemiştim. Kayak yapmaya gittim ve çok güzel bir haftasonu oldu.” Erkek arkadaşının annesi hakkında şikayet etti ve kadının sürekli çocuklarının nasıl olduğunu sorduğunu ama onun hatırını sormadığını söyledi. “Çocuklar hiç bir şey yapmıyorlar ama bütün ilgiyi onlar çekiyor.” “Bunu daha önce kimseye söylediniz mi?”, diye sorduğumda cevabı şu oldu: “Aileme, benim onlardan daha güçlü olduğumu ve böyle diyerek çocuk gibi davrandığımı söylediler.” Ben de ona bunu sorma hakkının olduğunu söyledim ve cevaben, “Sormak yetmez, ama yine de erkek arkadaşıma söyledim”, dedi. Ben de ona şunu dedim: “Ona söylediniz ama annesine söylemediniz mi?” ve cevabı şu oldu: “Annesi 75 yaşında”. “Yani?”, dedim ve cevaben, “Ne söyleyeceğimi bilemedim. Galiba onun hiç sahip olmadığım annem olmasını istedim. Onu incitmek istemem. Ayrıca bu kendi ebeveynlerimle ilgili sorunları onun üzerine yansıtmak olur”, dedi. Ben de şöyle dedim: “Bir kez daha, alma hakkı olmadığı halde veriyorsunuz.” Bayan A’nın cevabı şu oldu: “Bunun benim hayatımda ciddi bir etkisi olacaktır. Öfkemi kendi anne babam yerine ona yöneltmiş oluyorum. Üvey annem bir sorunla ilgili bana çok iyi davranmıştı. Ona hiç şans vermiyorum.”

Daha sonra işteki sorunlarıyla ilgilenmeye başladı. Patronuna çok yakın ama patronunun asistanı, patronunun dikkatini çekme konusunda onunla rekabet halindeymiş. Bu rekabet patronun da hoşuna gidiyormuş. Hastam şöyle devam etti: “Bu bana babamı ve üvey annemi hatırlatıyor. Babam sadece oturur ve onun için kavga etmemizi isterdi. Bu beni o kadar kırdı ki hiç savaşmadan ayrıldım.” Ben de şunu söyledim: “Karşılık vermediniz mi?” ve Bayan A’nın cevabı şu oldu: Patronum beni savunmadı. Sadece erkek arkadaşım beni destekliyor. Dün gece işteki sorunlarımla ilgili nihayet ona açılabildim. Yemeğe çıktık ve sonra dans ettik. Daha önce kaybettiğimiz mükemmel bir şeyi dün gece yine yakaladık. Az bir şeyler içtim. En sonunda ona işle ilgili sorunlarımdan bahsettim.”

Grubun Sorusu: Peki ona şunu söyleyebilir misiniz: “Seninle ilgilenmesi çok güzel, peki ama sen kendi kendini destekleyebilir misin?”

Dr. M: Neden, “Seninle ilgilenmesi çok güzel,” diyelim ki? İyi bir ilişkiden değil doyurucu biriminden bahsediyor ve siz bunu desteklemek istememelisiniz. Bunun yerine neden başka birine ihtiyaç duyduğunu sormalısınız.

Terapist A: Güzel bir nokta. Muhteşem akşamından ve sevgilisinin onunla ilgili gerçek hislerini öğrenince nasıl şaşırdığından bahsetti. Şunları söyledi: “Pazartesi gecesi (iş arkadaşıyla tartışmasından hemen sonra) içmeye başladım ama ne yaptığımı farkedince hemen durdum. Terapi gerçekten de yardımcı olmaya başladı. Durumum değişmedi ama bunun üzerinde çalışabiliyorum.”

Dr. M: Yadsımayla ve de kendini ifade edebilme ve desteklemeyle ilgili yeni algılarını sizin üzerinize yansıtıyor. Ancak seansların kontrolü halen onda ve sorunlarının geri kalanını görmezden gelmeye devam ediyor. Şunu ilerisi için aklınızda tutunuz: Kendini ifade etmeye başladı, artık daha girişken ve bireyleşiyor. Ancak ardından gelen depresyona karşı da savunmaya geçmeye devam ediyor. Örneğin bir sonraki seansta herhangi bir nesneyle ilgili içerik hakkında konuşmaya başlarsa bunu kabul edin ve o konuda kalın.

Terapist A: O konuda beş dakika kalmasına izin vereyim mi?

Dr. M: Her zaman izin verin, çok acil terapötik bir konu olmadığı müddetçe. İçeriği onunla beraber ele alın ve kendini seansta doğrudan ifade etmede yaşadığı zorluk hakkında onunla konuşun. Bir hareket bekledim ama bu seansta hiç bir şey olmadı. Bunu Bayan A ile deneyin ve eğer ilk seansta herhangi bir hareket olmaz ve ikinci seansta bir şeyler kıpırdanmaya başlarsa hemen ona geri gidin ve tam hareketi sağlayana kadar o konuda kalın. Bir müdahale yaptığınızda ne yaptığını izlememe eğiliminizi engelleyin ve onu konuya geri çağırın. Kaçma konusunda çok başarılı, ancak eğer gerçekten de kaçınma mekanizmasına dokunmaya başladıysanız geri dönecek ve karşı saldırıya geçecektir. Saldırıları ve tehditlerine kendinizi hazırlayın.

Terapist A: Hazırım.

Dr. M: Tedaviyi terketmekle tehdit ederse ne yapacaksınız?

Terapist A: Ona, “Terketmek size nasıl yardımcı olacak?”, diye sorarım.

Dr. M: Daha da ileri gidebilirsiniz.

Grubun Görüşleri:
 Neden terkettiğini gösterirsiniz.

Dr. M: Doğru. Ona şöyle söyleyin: “Siz bunu idrak etmedikçe tedavinin nasıl ilermesini bekliyorsunuz ki? Yani ya benim bu karmaşık duygusal unsurları inkar etmeme izin verin, ya da ben tedaviyi terkederim diyorsunuz. O zaman zaten neden görüşüyoruz ki?”

Terapist A: Böyle bir tehdit yapacağını zannetmiyorum. Muhtemelen daha önce yaptığı gibi gelmemek için bahaneler uyduracaktır. Beni erkek arkadaşı arayacak ve böylece ona ulaşamayacağım.

Grubun Görüşleri: Bunun hakkında konuşabilirsiniz.

Dr. M: Kesinlikle ve eğer erkek arkadaşı ararsa ona şöyle söyleyin: “Üzgünüm ama bunu bana Bayan A’nın söylemesi gerekli.” Eğer bu konuya bir sonraki seansta girecek olursanız ve bunun olacağını tahmin ediyorsanız, tahmininizi onunla paylaşın. Şöyle bir şeyler söyleyin: “Söylediklerimden hoşlandığınızı zannetmiyorum ve zaten hoşlanmanız gerekmiyor. Aynı fikirde olmamamız gayet doğal. Ama bence eve geri döndüğünüzde söylediklerimden hoşlanmadığınız gerçeğiyle başa çıkmak için tedaviye geri gelmeme eğiliminde olacaksınız. Hatta beni kendiniz aramayacak, bir başkasının aramasını sağlayacaksınız. Beni zor bir duruma sokacaksınız, ama aslında kendinizi büyük bir zorluğa atmış olacaksınız. Bunu yapmak yerine o dürtüyü kontrol edin, geri gelin ve bununla ilgili konuşalım.” Bu noktada eğer korkuyorsanız ve kendinizden emin değilseniz o zaman daha fazla ileri gitmeyin. Ancak sadece kendinizden emin değilseniz, o zaman devam edebilirsiniz: “Burada tedaviden bir şeyler aldığınızı söylediniz. Ben de buna katılıyorum; peki şimdi bütün bunları çöpe atmaya gerçekten hazır mısınız?” Bunları söylediğinizde hastanıza verdiğiniz mesaj şu olacaktır: Burada ancak belli bir seviyede çalışacağız, ya bu seviyeyi korursunuz ya da hiç bir şey başaramayız. Elbette bir kaç hafta sonra bana hatalı düşünmüş olduğumu söyleyebilirsiniz çünkü hastanız tedaviyi terketmiştir ve hastanızı kaybetmenize neden olduğum için benden nefret edersiniz.

Doğrusu ben de hayal kırıklığına uğrarım, ama bunu çok da kafaya takmam zira eğer tedaviyi terkederse bu herhangi bir terapistle hiç bir zaman ilerleme kaydedemeyeceği anlamına gelir çünkü tedavi olmak istemiyordur – sadece işin tatmin edici tarafıyla ilgileniyordur. Sizin işiniz onu bu anlamda tatmin etmek değil. Ayrıca onun kız çocuğu hareketlerine de dikkat ediniz, çünkü bu tavırlarını ve çaresizliğini kullanmaya kalkabilir. Bu durumda tepki göstermeyin ve onu yönlendirmeyin; sadece yaptığını ona gösterin: “Neden bu konuda bu kadar çaresiz davranıyorsunuz?” Kendini ifade edebildiği zamanlar daha iyi hissettiğini söylerken kullandığı kelimeleri bir kez daha vurgulayın. Bu yaklaşımınız sonunda ne olursa olsun size yardımcı olacaktır.

Hastanızın tedaviyi terketme korkunuzu yenmedikçe tedavi süreci ilerlemeyecektir. Belki şu cümleyi kurmanız gerekebilir: “Ayrılma kararınız akılcı değil ve yıkıcı sonuçları olabilir. Ama haklarınızın farkındayım. Ayrılmanız tedavinin başarısız olduğunun göstergesi olacağından elbette üzüleceğim ama gitmeniz beni korkutmuyor. Zaten siz olmadan burada bir şey yapamayız.”

ÖZET

Hasta yüzleşme sürecini daha da içselleştirmiş ve girişken biçimde kendini ifade edebilmiştir. Bahane bulma, kaçınma, zihinselleştirme ve kopuş savunmaları saptanmış ve kontrol altına alınmıştır. Ancak halen kontr-transferansa kapılmış olan terapist izlemeye devam etmemektedir. Bu bölümde yüzleşmeye karşı ortaya çıkabilecek ikinci seviye dirençle başa çıkmak için gerekli olan terapötik teknikler vurgulanmıştır. Ayrıca; direnci pekiştirebilecek farklı pratik konularla ilgili neler yapılabileceği tartışılmıştır: telefonla arama, seanslara gelmeme, mali konular, çaresizlikten ortaya çıkan transferans gibi. Son olarak terapistin kontr-transferans tepkisine katkıda bulunan hasta davranışlarının neler olduğu saptanmıştır; çaresizlikten ortaya çıkan transferans gibi.

Print Friendly, PDF & Email

There are no comments yet.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked (*).

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>