D. Corydon Hammond, Ph.D.
Utah Üniversitesi Tıp Fakültesi
Teknikler İçin Öneriler: Kroger ve Fezler’in (1976) sahneleri hastaların hipnoz durumunda çoğul his imgelerinin katılımını sağlamada çok değerli örneklerdir. Tüm hastalarda aynı sahneleri kullanmak yerine, imgelerin hastanın ilgilerini ve hayat deneyimlerini yansıtması önerilmektedir. Hastanın hipnoz yetenek ve kapasiteleri hakkında yeterli düzeyde bilgiye sahip değilseniz, muhtemelen daha az spesifik ve daha toleranslı olmanız size yardımcı olacaktır. Benzer biçimde, çoğu hastalar sahil sahnesinde hafifleyip uçuyormuş hislerini geliştirebilmek için metinin önerdiğinden daha fazla süre talep edebilirler. Yazar aynı zamanda cümlelerle aktarım yaparken tedbirli olmayı önermektedir. Örneğin ikinci sahnede ölüm kelimesi gibi anımsatıcı bir kelimenin kullanımından kaçınmak faydalıdır.

Bazı hastalar sahilde sarı parlak düğün çiçeklerini görmeye alışkın olmayabilirler ve pembe yosun güllerinin nasıl göründüğü konusunda yabancılık çekebilirler. İmgelemedeki katılımı sağlamak için bir yöntem de, aşırı derecede spesifik olmadan benzer cümleleri kullanmaktır “belki kumsalda yürürken ilginç nesneler dikkatinizi çekebilir”. Hastanın hissetmek ya da koklamak gibi duygularını zorlamaktan çok, örneğin kumsal boyunca yürürken gerçekten neler göreceğiniz konusunda emin olamıyorum şeklinde bir cümle ile yardımcı olunabilir. Belki ayağınızın altındaki sert, ıslak kumun farkında olursunuz, ya da güneşin sıcaklığını fark edebilirsiniz, ya da okyanustan gelen hafif bir rüzgarın nazik dokunuşunu hissedebilirsiniz (duraklama) ve eğer bu duyguların birkaç tanesinin farkındaysanız ve hissettiyseniz bana bunu bildirmek için başınızı yukarı ve aşağıya doğru hareket ettirebilirsiniz. Buna benzer olan her duyu için bu sözler tekrarlanabilir. Bu metot hastaya eğer tüm duyusal şekillerin hissettirilmesinde yeterli değilse başarısızlık duygusu vermez ve hastanın muhtemel olarak nasıl karşılık vereceği konusunda çalışma örneği sağlar.

Kumsal Sahnesi
“Kumsal boyunca yürüyorsunuz; Temmuz ortası. Hava çok sıcak, saat öğleden sonra 5:00 civarı. Güneş batmaya başlamadı ama ufukta alçalıyor. Güneş altın sarısı parlıyor, gökyüzü parlak mavi, kum güneş ışınları altında göz alıcı ve parlak. Ayağınızın altındaki soğuk, ıslak sert kumu hissedin…. havadaki tuzun kokusunu tadın. Okyanustan serpilen tuz dudaklarınızın üstünde. Dalgaların vuruş seslerini duyun, ritmik çalkantılarla kıyıya gelip giden su. Uzaktaki bir martının çığlığını duyun….

“ Aniden bir kum tepeciğine geliyorsunuz, beyaz kum tepeciği, tepeciği kaplayan parlak sarı düğün çiçekleri, derin pembe yosun gülleri. Tepesine oturuyor ve denize doğru bakıyorsunuz. Deniz sanki güneşin ışınlarını yansıtan gümüşten bir ayna gibi, saf beyaz ışın yığınları ve bu ışığa doğru bakıyorsunuz. Suda güneşin yansımasına bakmaya devam ederken menekşeler görmeye başlıyorsunuz. Morun gümüşle karışmış benek benek lekelerini görüyorsunuz. Her yerde menekşe ve gümüş var. Ufuk boyunca menekşeler sıralanmış. Çiçeklerin etrafında menekşe renginde halka var. Şimdi güneş batmaya başlıyor. Güneşin denize doğru her hareketinde daha derin bir şekilde rahatlıyorsunuz. Fiziksel duyuları (nefes almak gibi) hayaldeki öğelerle birleştirmek önemlidir ki hayali öğeler rahatlamayı sağlayabilsin. Güneş batarken gökyüzü; kırmızı, kızıl, pembe, sarı, altın ve turuncu renklerine dönüyor. Derin mor, alacakaranlık içinde kayboldunuz. Kadife gibi mavi, ince sisi görüyorsunuz ve gece gökyüzüne doğru bakıyorsunuz. Parlak yıldızlı bir gece var. Dalgaların vuruşlarını, tuzun kokusu ve tadını, denizi ve gökyüzünü, uzaya doğru yükseldiğinizi hissediyorsunuz “evrenle bir bütünsünüz” (Sayfa 103).

Dağ Kulübesi Sahnesi
Dağlarda küçük bir kulübedesiniz. Gece yarısı. Kışın tam ortası. Dışarıda rüzgar uğulduyor. İçerde şöminenin önünde oturuyorsunuz. Korlara dikkatle bakıp kömürlerin tutuşmasına dalıyorsunuz. Ateşin sıcaklığını vücudunuzda hissediyorsunuz. Kütüklerin çıtırdamasını duyun. Çam ağacı kütükleri yanarken dumanını koklayın. Duvarda oynayan, gelip giden gölgeleri görün. Tek ışık kaynağı ateşten geliyor. Kulübenin geri kalanı karanlıklar içinde.

Şimdi kalkıyorsunuz. Pencereye doğru yürüyorsunuz. Pencere buz tutmuş. Sıcak parmak uçlarınızı pencerenin sert ve soğuk camına koyuyorsunuz. Parmaklarınızın sıcaklığının buzu erittiğini hissedin. Dışarı bakıyorsunuz. Ay gümüş renginde, kar ay ışığı altında göz kamaştırıcı ve parlak beyaz. Karın beyazlığını, uzun, koyu yeşil çam ağaçlarını görüyorsunuz. Çam ağaçları kar beyazlığına koyu, mor gölgeler oluşturuyor. Pencereyi açacaksınız. Pencerenin elinizin baskısına karşı koyamadığını hissedin. Pencere açılıyor. Serin temiz dağ havasından derin bir nefes alıyorsunuz (gerçeğe dönüyoruz). Konu aslında bu aşamada terapistin anlatımını yaparken hastanın derin bir nefes alması. Göğüs kafesinizin tamamen rahatladığını hissediyorsunuz. Derin bir nefes almak size çok iyi geliyor. Çam ağaçlarını koklayın!

Şimdi pencerenizi kapatıyorsunuz. Ateşe doğru yürüyorsunuz. Sıcaklığını hissedin. Ateşin yanına, ayı postunun üzerine uzanıyorsunuz. Üstünüze uyku çöküyor. Rüzgarın uğuldaması, ateşin sıcaklığı, dumanın kokusu, kütüklerin çıtırdaması…. tüm bu manzaralar ve sesler sizden çok çok uzağa gidiyor…. ve uykuya dalıyorsunuz…. ve bu kulübede, bu kış gecesinde rüyalara dalıyorsunuz.” (Sayfa 104).

Kaynak
Scenes from: Kroger, W.S, & Fezler, W.D. (1976). Hypnosis and Behavior Modification: Imagery Conditioning. Philadelphia: J.B. Lippincott. Reprinted with permission of publisher.

Print Friendly, PDF & Email

There are no comments yet.

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked (*).

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>