ROBB O. STANLEY ve GRAHAM D. BURROWS
Mellbourne Üniversitesi, Avustralya
Çeviren: Deniz Şenelt
Yıllar boyunca bazıları hipnozun kendisinin hassas bireyler için bazı riskler ortaya çıkartabileceğini savunmuş (Meares, 1961) diğerler bir bazıları da hipnoz kullanımında hiç bir risk olmadığını ileri sürmüşlerdir (Le Cron, 1961). Ters etkiler konusunda bir sonuca varmak için herzaman için hipnoz tekniklerinin hangi koşullar altında, kim tarafından ve kime kullanıldığı göz önünde bulundurulmalıdır (Stanley, 1994).
MacHovec (1988) bu ters etkileri hipnoz uygulamaları ile ilişkili olarak özel olarak belirlemeye çalışmıştır.
Hipnozun komplikasyonları/sorunları, hipnoz sırasında veya sonrasında ortaya çıkan, üstünde anlaşmaya varılmış hedeflerle çelişen ve normal zihinsel işleve zarar vererek hipnotik sürece engel oluşturan, beklenemedik ve istenmeyen düşünceler, duygular veya davranışlardır. Bunların geçmişten gelen veya tekrarlanan benzer zihinsel veya fiziksel bulguları yoktur. Bunlar sağaltıcı olmayan, ya da sağaltım dışı şeylerdir. (Tedavisi yoktur). (MacHovec, 1988, sf.46)
Hipnozun herhangi bir alanda kullanılmasından ters etkiler doğduğuna yönelik kanıt var mıdır ve bu ters etkiler nelere bağlanabilir? Bir durum veya bir seri olgu olarak hipnozun bizzat kendisinin bu alanların herhangi birinde zarara sebep olabileceğine kanıt var mı, yoksa ters etkiler hipnozun kullanılış yolunun ve trans sırasında verilen telkinlerin bir sonucu mu?
HİPNOZ TECRÜBESİNİN TERS ETKİLERİ
Hipnozun olası ters etkileri ile ilgili ilk endişeler, irade kontrolü konusu ve hipnoz edilmiş öznenin başka koşullarda yapmayacağı ve kabul etmeyeceği şekilde davranma olasılığı ile ilgiliydi. Özel olarak bu konudaki ilgi ve endişe, saldırı suçları komisyonuna ve yetkililerin dikkatini çeken cinsel taciz ve tecavüz vakalarındaki irade kontrolü değişiklikleri üzerinde toplanmıştı. Bu kaygılar, Fransız Hükümetinin kurduğu Mesmerizmi Araştırma Komisyonu tarafından 1784 yılında dile getirilmiştir.
İrade kontrolü ve hipnoz konusu bu bölümün kapsamı dışındadır. Bununla ilgili olarak ‘Öznelerin, hipnoz yoluyla, normalde kabul edilemez buldukları veya kendilerine/diğerlerine zarar vermesi olası bir şekilde davranmaları sağlanabilir mi?’ sorusunun cevabı belirsiz kalmakta olduğu yorumunu yapmak yeterlidir. Bu sorunun cevabı, bulunulan bağlam, öznenin özellikleri, kullanılak teknik ve belki de katılımcının farkındalığının dışında olan psikolojik süreçler dolayısıyla cevap, ‘Belki evet, belki hayır’ gibi gözükmektedir.
Hipnozdan kaynaklanan değişen bilişsel süreçler durumu kendi başına bir tehlike ortaya çıkartabilir mi? Çoğu insanın psikolojik işleyiş dağarcığında mevcut olan bir ‘durum’un kendisine fiziksel olarak zararlı olması muhtemel değildir. Tabiat bir tür canlıya, doğası gereği kendi türünün bir üyesinin zarar görmesine neden olan bir özelliği çok nadiren verir.
Bu durumun yaratıldığı bağlam bazı problemlere sebep olabilir. Eğer bilişsel süreçlerin değişikliği kişinin kendi güvenliğini korumak için yapması gerekenleri engellerse zararlı olabilir. Böyle bir durum, katılması gereken aktivitelerden uzaklaşmasında tehlikenin yattığı, sözde ‘anayol hipnoz’ ile ortaya çıkar. Böyle kendiliğinden olan durumlar ile burada ilgilenmiyoruz. Benzer zorlukların, hipnotik olguların kasıtlı yaratılmasında ortaya çıkması da mümkündür, ancak bu olgunun sonucu değil, ama içinde kullanıldığı bağlamın sonucudur.
Benzer şekilde, özel telkinlerin kullanılması, kişinin olağan kendini koruma kabiliyetini engelleyebilir. Özellikle, ağrı algılamada değişiklik dikkatli yapılmamışsa, hastada yeni bir ağrı kaynağına koruyucu bir karşılık verememe riski ya da tedavi edilen bozuklukla ilgili değişiklik yaratabilir.
Hipnoz herkesin psikolojik sağlığı ve iyiliğine karşı bir risk ortaya çıkartır mı? Hipnozun profesyonel olarak terapi amaçlı kullanımının başlamasından bu yana (hatta Marquise de Puysegar’ın 1784’deki çalışmasından beri), klinik hipnozun (Conn, 1981; Eastabrooks, 1943; Rosen, 1960; Meares, 1960, 1961; Orne, 1965, Weitzenhoffer, 1957; Williams, 1953; Wolberg, 1948) ve özellikle, eğitimsiz uygulayıcılar tarafından veya eğlence aracı olarak hipnozun kullanımının (Weitzenhoffer, 1957; Wolberg, 1948) olası ters etkileriyle ilgili dile getirilen endişeler vardır.
Bildirilmiş ters etkiler bunalımlı/depresif tepkiler, panik atak telaşı ve psikoz atakları kapsar. Ancak klinisyenlerle araştırmacılar bu konurda fikir birliği içinde değildir. Bazıları hipnozun hiç bir tehlikesi olmadığını savunurlar (Janet, 1925; Le Cron, 1961). Diğerleri ise hipnozun sadece yanlış uygulandığında risk ortaya çıkartabileceğini ileri sürer (Yapko,1992). Başka bir grup ise hipnozun, yapısı gereği bazı hastalarda potansiyel olarak tehlikeli olduğunu belirtirler.
Bu ters etkilerin var olduğunun kanıtı nedir? Üç çeşit kanıt bulunmakta: klinik veriler veya vaka raporları, hipnoz uygulayıcılarının incelemeleri ve katılımcılarla klinik, araştırma ve eğlence ortamlarına yapılan görüşmeler
KLİNİK OLAYLAR
Marquise de Puysegar 1784’de ‘geçici uyurgezerliği’ yarattığında hipnozun potansiyel ters etkileriyle ilgili kaygıları dile getirdi (Conn, 1981). 19. yüzyılın ortasına kadar, ilkbaşta bu hastaların iradeleri dışında hareket etmeye yönlendirilmeleri ya da kandırılmaları/iğfal edilmeleri ile ilgili olsa da, hipnoz kullanımına karşı yaygın kaygılar ortaya atıldı (Conn, 1981; Reiter, 1958).
Hipnozdan kaynaklanan klinik sorunlar seyrek olarak ortaya çıktı ve Marceus (1959) hipnozdaki gerçekler ve kurgular üzerine olan dönüm noktası metninde 11 ana kaygı hoktasına dikkat çekti. Bunlar konuya dahil olan öznenin psikolojik sağlığı; telkin edilen fizyolojik sonuç; histerik boyutlara varan akut sıkıntı ve hipnotik olarak onerilen sağırlık, körlük veya hafıza kaybı ile ilgiliydi. Bunlar genelde konuya dahil olan hipnoterapistin tecrübesizliğinden ve hipnozun kendi doğasından çok kullanılan telkinler ve metaforlardaki sorunlardan kaynaklandı.
Bu yüzyılın ilk yarısında hipnozun yan tesirleri hakkında birçok rapor ortaya çıktı. Hilgard, Hilgard, ve Newman (1961) başağrıları, titreme, nevrotik ve psikotik bulguların hipnozun klinik uygulamalarından ortaya çıkabileceğini iddia eden bu alandaki literatürü gözden geçirdiler. Son 50 yılda, psikotik bulguların gelişmesiyle ilgili 15 hipnoz vakası buldular ve birçok vakada bu ters etkilerin, daha önceden varolan rahatsızlıklardan oluşan uzun bir tarihçesi olan hastalarda meydana geldiği savını ortaya attılar.
Meldman (1960) uçma fobisine karşı hipnoz temelli bir tedaviyi takiben bir ‘kişilik yetersizliği’ vakası raporladı. Rosen (1960) duygusal boşalımla etkisiz bir şekilde başa çıkmaya ve belirsiz psikolojik yan etkilere karşı uyarı yaptı. Meares (1961) bağımlı kişilik tipiyle, önpsikotik şizofren hastayla; şizoid kişilik tipiyle; ve depresyondaki hastayla hipnoz uygulaması hakkındaki kaygılarını dile getirdi. Akut panik tepkilerle, duygusal boşalımlarla, tedavi edici olmayan telkinlerin tamamen kaldırılmamış olmasıyla ve transı ve semptom değişimini sona erdirmeyle ilgili zorluklarla uğraşmaktan kaynaklanabilecek problemlere dikkat çekti. Benzer şekilde, Haberman (1987) psikotik sorunları varolan bir hastaya profesyonel olmayan bir doktor hipnoz uyguladığında psikolojik işleyişin kötüye gittiğini rapor etti.
Depresyondaki hastanın içindeki intihara eğilimli düşünceleri harekete geçirmeyi cesaretlendirmek için hipnozun kullanılma potansiyeli hakkındaki kaygılar bir çok klinik tedavi uzmanı ve araştırmacı tarafından dile getirilmiştir. Cheek ve Le Cron (1968) depresyondaki hastalarda hipnozun kullanılmasına karşı uyardı. Benzer şekilde, Spiegel ve Spiegel (1978), Miller (1979), Burrows (1980), Crasilneck ve Hall (1985) ve Watkins (1987) hipnoz temelli tedavilerin hastaları intihar düşüncesi yönünde hareket etmeye cesaretlendirme potansiyeli hakkında aynı kaygıları dile getirdiler. Bu görüşler başta dolaylı hipnoz tekniği kullananlar tarafından (Gilligan, 1987; Yapko, 1992) olmak üzere evrensel kabul görmemiştir. Ancak bu durumda dahi uygun tekniğin seçilmesine özen gösterilmesi gereğine dikkat çekilmiştir.
Diş tedavisi alalında, Kleinhauz ve Eli (1987) klinik hipnoz uygulamasından sonra endişe, bunalım, hipnoz sonrası karmaşa ve idrak zayıflığı üzerine dört vaka bildirmiştir.
Kleinhauz ve Beran (1981) ‘sahne hipnozu’nun hastanın fiziksel sağlığını tehdit eden ve hastanelik olmasıyla sonuçlanan, şiddetli bir psikolojik tepkiyi hızlandırdığının ortaya çıktığı bir vaka bildirmiştir. Kleinhauz, Dreyfuss, Beran ve Azikri (1984), travma geçmişi olan bir öznede, anksiyete, depresyon ve ‘episodik psikotik dekompansasyon’u da içeren psikolojik sıkıntılara neden olan bir ‘sahne hipnozu’ vakası bildirdiler. Kleinhauz ve Beran (1984) hipnozun sırasıyla depresyon ve antisosyal davranışı hızlandırdığının ortaya çıktığı iki ileri vaka tanımladılar. Benzer şekilde, Allen (1995) ‘eğlence’ ortamında hipnoza katılmanın ertesinde ‘şizofrenik psikozun’ açıkça görülen hızlanmasını raporladı.
Page ve Handley (1990) araştırma ortamında iki ters etki vakası raporladılar.
UYGULAYICILARIN İNCELEMELERİ
Averback (1962) yaptığı anketle 828 psikiyatristi inceledi ve hipnoz uygulaması hakkında kaygılarını belirten 120 doktordan hipnoz kullanımıyla aynı zamana gelen 210 ters etki ortaya çıkardı. Sürekli rapor edilen psikotik dekompansasyon (N=119) diğer çalışmalardan belirgin şekilde yüksekti. Ancak bu, diğer zorluklar profesyonel yardım gerektirmeyebilirken, bu zorlukların tedavi için bir psikiyatriste gönderilmesinden kaynaklanmış olabilir.
Levitt ve Hershman (1962) en önde gelen iki Amerikan Hipnoz Birliğinin üyelerine postalanan 2500 anketten 866’sına karşılık aldı. Gelen yanıtların 301’i hipnotik müdahalelere ‘alışılmışın dışında tepkiler’ bildirdi, bunların en yaygın olanları: anksiyete, panik, depresyon (%9,63); başağrısı, kusma, baş dönmesi, bayılma (%4,98); ağlama ve histeri (%2,99); ve overt psikozlar ‘dır(%1,66). Bu çalışma pek çok metodoloji problemi içerdiğinden sonuçlarını yorumlamak zordur.
Judd, Burrows ve Dennerstein (1985), Avustralya Hipnoz Birliğinin 1086 üyesinin katılımıyla yaptıkları ankette, alınan 202 yanıttan 88 ters etki bildirdiler. Yine sorunların en yaygın görülenleri; panik ve anksiyete (%60); bağımlılık (%28), transı sonlandırma zorlukları (%28) ve kötüleşen veya hızlanan psikozlardı. (%15)
HİPNOZ ARAŞTIRMALARINDA DENEKLER ÜZERİNDEKİ ANKET İNCELENMESİ
Hilgard, Hilgard, ve Newman (1961), hipnoza yatkınlığı Stanford Hipnotik Klinik Skalası (SHSS) ile test ettikten sonra 220 deneğin %8’inin kısa süreli başağrısı, başdönmesi ve bilinç bulanıklığı bildirdiklerini buldular. Hilgard’ın (1976) hipnoza yatkınlığı SHSS kullanılarak test edilen 120 denekteki olumsuz etki çalışması, %15’i olumsuz etkileri bir saatten uzun bir süreçte deneyimlerken, %16’sının kısa süreli olumsuz etkiler gösterdiğini ortaya koydu. Crawford, Hilgard ve MacDonald (1982) Harvard Grup Hipnotik Klinik Skalası (HGSHS) uygulandıktan sonra bildirilen olumsuz etkileri, daha fazla bilişsel materyalin kullanıldığı Stanford Hipnotik Klinik Skalasıyla (SHSS) karşılaştırdılar. HGSHS kullanımı 107 deneğin %5’inin olumsuz olaylar raporlaması ile sonuçlandı, %1’i bunun bir saatten fazla sürdünü bildirdi. Aksine SHSS kullanımı, deneklerin %29’unun olumsuz etkiler bildirmesi ile sonuçlandı, bu etkilerin %12’si bir saatin üstündeydi. Hipnoza daha yatkın öznelerde daha fazla bilişsel çarpıtma bulunma eğilimi vardı. Brentar ve Lynn (1989) HGSHS kullandığı 240 deneklik bir çalışmada bu bağlantıyı destekleyemediler.
Echterling ve Emmerling (1987) ‘hipnoz sahne şovu’na katılmış 105 öğrenciyle görüştü. Bu deneklerden %33’ü, genelde geçici olmakla beraber olumsuz olaylar bildirdi. Misra (1985) ‘sahne hipnopzu’na katılan 2000 katılımcıdan 16’sının olumsuz etkilerden sözettiğini bildirdi ve yine bu etkilerin çoğu geçici bir yapıdaydı. Crawford, Hilgard ve MacDonald (1992) ‘eğlence’ ortamında hipnoza katılan denekler üzerindeki araştırmalarında, çalışmaya katılanların yaklaşık üçte birinin, genelde geçici olmakla beraber, ortadan şiddetliye yan etkiler bildirdiğini raporladılar. Anksiyete ve bilinç dağınıklığı raporlanan olumsuz etkiler içinde belirgin sayıdaydı.
SONUÇ
MacHovec (1986, 1988) eleştirilerinde hipnozun ters etkilerine dair, %50’si klinik ortamda meydana gelen, 86 vaka örneği bildirdi ki bunların %25’i araştırma ortamında ve %25’i ise sahne gösterisi sonucunda ortaya çıkmıştı. Genelde hipnozun orta dereceden şiddetliye varan ard etki riskinin, araştırma ve klinik örneklerde %7; sahne gösterisiyle ilgili olanlarda ise %15 olduğu sonucuna vardı. Hipnozun komplikasyonlarıyla ilgili değerlendirmesi, hipnozun yan etkileriyle ilgili klinik ortamda olandan daha az rapor edildiğini kaydederek başlamıştır. Bu, çoğu klinik uzmanın yan etkilerle karşılaştığında onlarla terapi becerilerini kullanarak başa çıkması ve bu nedenle sorunların kısa ömürlü olması nedeniyle olabilir. Komplikasyonlar üzerindeki ikinci eleştirisinde MacHovec (1988) daha önce böyle bir problemi olmayan katılımcılar tarafından bildirilen 48 yan etki semptomunu listeledi.
Eğer hipnozu değiştirilmiş bilinç durumu ve bir ikna edici iletişim şekli (Yapko, 1992) olarak kabul edersek, o zaman böyle bir zarara sebep olabilen bizzat hipnozun kendisi değildir, ama hipnoz süreciyle alakalı olan iletişim, hipnozun oluştuğu bağlam ve verilen telkinlerin yönetilmesindeki yeterliliktir (kullanılan telkinlerin uygunluğu, telkinlere veya duruma ilişkin bireysel istenmeyen çağrışımlar, ve telkinin yeterli bir şekilde sonlandırılmasında başarılı olamamak). Yapko’nun (1992) belirttiği gibi, bu tedaviye aykırı olabilen diğer deneyimlere irade dışında yönelen çağrışımlardır.
Ters etkilerin riskleri ruhsal hastalıklar, daha önce çözümlenmemiş duygusal travma ve hipnoza yatkınlık gibi öznel özelliklere bağlanabilir. Ters etkiler ayrıca hipnoz uygulayan kişinin, risk altındaki kişileri gözlem eksikliği, rahatsızlıkların yanlış teşhisi, muğlak telkinler, uygunsuz müdahaleler, etkisiz trans sonlandırma ve yetersiz bilgilendirme gibi özelliklerine de bağlanmıştır.
Klinik ve araştırma yazınını gözden geçirmek bizi şu sonuçlara ulaştırır:
1. Hipnozun klinik veya diğer ortamlarda kullanılmasında doğabilen ters etkileri vardır.
2. Çoğu ters etkiler geçici ve orta derecede ıstırap verici iken, psikotik dekompansasyon, depresif ve panik tepkiler ve intihara teşebbüs gibi ciddi sağlığa zararlı etki ihtimali/potansiyeli de vardır.
3. Bu sağlığa zararlı etkilere hipnozun bizzat kendisinin neden olduğuna dair hiç bir kanıt yoktur. Ters tepkiler hastanın varolan hassasiyetlerinden, terapistin psikoterapik problemlerle başa çıkmadaki tecrübesizliğinden, uygun olmayan telkinlerin ve metaforların kullanımından, istenmeyen tedavi dışı telkinlerin bırakılmasındaki yetersizlikden, hastayı tamamen yönlendirmede eksiklikden ve hastayı yeterli şekilde bilgilendirmedeki başarısızlıktan kaynaklanabilir.
4. Bu problemlerin ortaya çıkması, eğer bağlam bu problemlerle yeterince ilgilenmey olanak vermiyorsa (sahne gösterilerinde olduğu gibi) veya eğer uygulayanın eğitim ve tecrübesi ortaya çıkan problemleri çözmesi için yeterli değilse (hipnoz ve psikolojik işlev alanlarında yetersiz eğitim) daha olasıdır.
5. Uygun düzeyde psikolojik ve klinik eğitimden yoksun olan profesyonel eğitim görmemiş uygulamacılar ters reaksiyonlarla daha büyük olasılıkla karşılaşır ve bunlara sebep olurlar. Terapik olarak onlara karşılık verebilmeye ve hastanın bu yan etkiden kurtulmasını sağlamada daha yetersizdirler.
6. Hipnoz uygulaması belli bir düzeyde bilgi ve beceri kullanmayı ve hitabedilen problemle ilgili terapi yaklaşımları üstüne denetlenen bir eğitim gerektirir. Çoğu uzmanlık, üyelerinin sadece uygun eğitimi aldıkları alanlarda tedavi sunmalarını gerektirir. Hastanın korunması bu sınırlamalara riayet edilmesini gerektirir.
7. Hastanın, uygulayanın yeterli anlayışa sahip olmadığı tedavi yaklaşımlarına konu olmamasını sağlamak için yeterli eğitim ve yetkilendirme prosedürlerinin yerinde olması gerekir.
8. Halkın korunması için, yüksek tehlike ortaya çıkaran bağlamlarda hipnozun kullanımının kontrol edilmesi veya engellenmesi gerekir. Karşı iddialara rağmen, sahnede hipnoz uygulamalarını takiben rapor edilen önemli sayıda ciddi yan etkiler vardır.
Transın oluşturulduğu bağlam bazı problemler ortaya çıkartabilir. Eğer bilişsel işleyişteki değişimlerin herhangi biri, kişinin kendi güvenliğini sürdürmesi için yapması gereken şeye engel olursa, o zaman zararlı olabilir. Hipnotik durumu kolaylaştıran uygun olmayan çağrışımlar veya bilişsel fonksiyonunun her zamanki haline geri dönmeyi başaramamak, eğer kişi tam bir dikkat gerektiren bir durumda ise potansiyel olarak risk olusturabilir. Bu etkiler hipnozun bizzat kendisinin bir sonucu değil, ancak bazı potansiyel olarak riskli bağlamlarda hipnotik dikkat değişikliğini kolaylaştırabilen belirtileri farketmedeki başarısızlığın sonucudur. Benzer şekilde, hipnoz edilen kişiyi bilişsel fonksiyonunun normal durumuna geri döndürmeyi başaramamak hipnozun bir problemi değil, ama uygulanışının problemidir.
REFERANSLAR
Allen, D. S. (1995). Schizophreniform psychosis after stage hypnosis. Bi: J. Psychiat., 166, 680. Avcrback, A. (1962). Attitudes of psychiatrists to the use of hypnosis. J. Am, Med. Assoc., 180,917-921. Brentar, J. & Lynn, S. J. (1989). Negative effects and hypnosis: A critical examination. Br. J.din. Exp. Hypn., 6, 75-84. Burrows G. D. (1980). Affective disorders and hypnosis. In G. Burrows & L. Dcnnerstein (Eds), Handbook of Hypnosis and Psychosomatic Medicine (pp. 149-170). Amsterdam: EIsevier/North Holland.Cheek, D. & Le Cron, L. (1968). Clinical Hypnotherapy. New York: Grime & Stratton. Conn, J. H. (1981). The myth of coercion through hypnosis: A brief communication. Int. J.Clin. Exp. Hypn., 29, 95-100. Crasilncck, H. B. & Hall, J. A. (1985). Clinical Hypnosis: Principles and Applications. New York: Grunc & Stratton. Crawford, H. J., Hilgard, J. R. & MacDonald, H. (1982). Transient experiences following hypnotic testing and special termination procedures. Int. J. Clin. Exp. Hypn., 30, 117-126. Crawford, H. J., Kitncr-Triolo, M., Clarke, S. W. et al. (1992) Transient positive and negative experiences accompanying stage hypnosis. / Abnorm. Psycho!., 101, 663-667. Eastabrooks, G. H. (1943). Hypnotism. London: Dutton. Echterling, L. G. & Einmcrling, D. A. (1987). Impact of stage hypnosis. Am. J. Clin. Hypn., 29, 149-154.Gilligan, S. (1987). Therapeutic Trances: The Cooperation Principle in Ericksonian Hypnosis. New York: Brunner/Mazel. Haberman, M. A. (1987). Complications following hypnosis in a psychotic patient with sexual dysfunction treated by a lay hypnotist. Am. J. Clin. Hypn., 29, 166-170. Hilgard, J. R. (1974). Sequelae to hypnosis. Int. J. Clin. Exp. Hypn., 22, 281-298.Hilgard, J. R., Hilgard, H. R. & Newman, M. R. (1961). Sequelae to hypnotic induction with special reference to earlier chemical anesthesia. J. Nerv. Men!. Dis., 133,461-478. Janet, P. (1925). Psychological Healing. New York: Macmillan. Judd, F. K., Burrows, G. D. & Dennerstcin, L. (1985). The dangers of hypnosis: A review. Aust. J. Clin. Exp. Hypn., 13, 1-15. Kleinhauz, M. & Beran, B. (1981). Misuses of hypnosis: A medical emergency and its treatment. Int. J. Clin. Exp. Hypn., 29, 148-161. Kleinhauz, M. & Beran, B. (1984). Misuse of hypnosis: A factor in psychopathology. Am. J. Clin. Hypn., 26, 283-290. Klcinhauz, M., Drcyfuss, D. A., Beran, B. & Azikri, D. (1984). Some after-effects of stage hypnosis: A case study of psychotic manifestations. Am. J. Clin. Hypn., 27, 219- 226. Klcinhauz, M. & Eli, I. (1987). Potential deleterious effects of hypnosis in the clinical setting. Am. J. Clin. Hypn., 29, 155-159. Le Cron, L. (1961) Techniques of Hypnotherapy. New York: Julian Press. Levitt, E. E. & Hcrschman, C. (1962). The clinical practice of hypnosis in the United States: A preliminary survey. Int. J. Clin. Exp. Hypn., 32, 55-65.MacHovec, F. J. (1986). Hypnosis Complications: Prevention and Risk Management. Springfield, IL: Charles C. Thomas. MacHovec, F. J. (1988). Hypnosis complications, risk factors, and prevention. Am. J. Clin.Hypn., 31,40-49.Marcusc, F. L. (1959). Hypnosis: Fact and Fiction. Baltimore: Penguin Books. Meares, A. (1960). A System of Medical Hypnosis. New York: Julian Press. Meares, A. (1961). An evaluation of the dangers of medical hypnosis. Am. J. Clin. Hypn., 4, 90-97. Meldman, M. J. (1960). Personality decompensation after hypnosis symptom suppression. J. Am. Med. Assoc., 173, 359-364.Miller, M. M. (1979). Therapeutic Hypnosis. New York: Human Sciences Press. Misra, P. (1985). Psychiatric casualties of stage hypnosis. Paper presented at the 10th International Congress of Hypnosis and Psychosomatic Medicine, Toronto, Canada. Orne, M. T. (1965). Undesirable effects of hypnosis: The determinants and management. Int.J. Clin. Exp. Hypn., 13,226-237. Page, R. A. & Handley, G. W. (1990). Psychogenic and physiological sequelae to hypnosis: Two case reports. Am. J. Clin. Hypn., 32, 250-256. Reiter, P. J. (1958). Antisocial or Criminal Acts and Hypnosis: A Case Study. Springfield, IL: Charles Thomas. Rosen, II. (1960). Hypnosis: Applications and misapplications. J. Am. Med. Assoc., 172, 683-687. Spiegel, H. & Spiegel, D. (1978). Trance and Treatment; Clinical Uses of Hypnosis. New York: Basic Books. Stanley, R. O. (1994) Adverse effects of hypnosis: Inappropriately or ineptly applied. In B. J. Evans and R.O. Stanley (Eds), Hypnosis and the Law: Principles and Practice (pp. 189-197). Melbourne: Australian Society of Hypnosis. Watkins, J. G. (1987). Hypnotherapeutic Techniques. New York: Irvington. Weitzenhoffcr, A. M. (1957). General Techniques of Hypnotism. New York: Grune & Stratton.Williams, G. W. (1953). Difficulties in dehypnotizing. J. Clin. Exp. Hypn., 1, 3-12. Wolberg, L. R. (1948). Medical Hypnosis. New York: Game & Stratton. Yapko, M. D. (1992). Hypnosis and the Treatment of Depression—Strategies for Change. New York: Brunner/Mazel.