M. . Faik Özdengül’ün Memleket gazetesinde 14/10/2007 tarihinde yayınlanan Ahlak-ı Nasıri adlı yazısı
Ahlak-ı Nasıri
Dr. Tahir Özakkaş Azerbaycan günlerinde, bir gün metro istasyonunun önünde ikinci el kitap satan bir sergiyi şöyle göz ucuyla incelerken birden donup kalır. Gözlerini oğuşturur. Tekrar bakar. Uzun süredir aradığı bir kitabın Kril alfabesiyle basımı yerde durmaktadır.
Tahir Bey uzun süre önce bizim eski kültürümüzde psikoloji ilmini araştırırken atalarımızın bu ilme Ahlak ismini verdiklerini bulur. Ve incelemeye başlar. Bulduğu bütün kitaplar hep bir kitaba atıf yapmaktadır. Bunun üzerine o kitabın peşine düşer. Ancak Türkiye’de basımını bulamaz. 12. yüzyılda basılmış bir kitap. Sonunda umudunu yitirmişken Azerbaycan’da bir metro istasyonunda, bir sergide karşısına çıkar. Büyük bir heyecanla alır ve Türkçe’ye terceme eder. Editörlüğünü yaptığı kitap daha sonra İngilizce ve Farsça orijinali de bulunarak yenide terceme edilir ve basılır. Ben de edindim bu kitaptan.
Bahsettiğim kitap Nasıruddin Tusi tarafından yazılmış “Ahlak-ı Nasıri”.
Kitapta Tusi.: insanı ikiye ayırıyor. Adil ve zalim insan diye. Tusi’ye göre, nefsi üç basamak oluşturuyor. Şehvet, gazap ve düşünce. Bunların her üçü de aşırı olabildiği gibi bazı insanlarda da yok sayılabiliyor. Bunların dengede olması gerektiğini savunan Tusi, bunların dengedeki halini iffet, şecaat ve hikmet olarak niteliyor. İşte hikmet, şecaat ve iffet sacayağını oluşturan insana adil insan diyor. Tersi de kendine karşı zalim insan.
Şehvet dinamik terapide hazzın karşılığı, gazapsa saldırganlığın.
Kelimeler ve anlamları eski dilden bugüne değişime uğramış. Eskiler ahlakı bir ilim olarak görmüşler ve batıda psikolojiye karşılık gelen biçimde kullanmışlar.
Kitap eski yunan felsefesinden de alıntılar yapar. Genel içeriği üç bölümden oluşur. Birincisi: Ahlak terbiyesi(Tezhibül-Ahlak), ikincisi: Ev idaresi( Tedbiri Menazil, ekonomi), üçüncüsü ise Devlet Yönetimi( Siyaset-i Müdün, politika) dır. Bunlar aynı zamanda pratik felsefenin de konusudur.
Kitap Kuhistan Valisi’nin isteği ile hazırlanır. Daha önce yazılmış Tahare isimli bir kitabın müzakereleri sırasında.
Uzaktan bakınca dönemin dinamikliği çarpıcı bir biçimde fark ediliyor. Uzaklık tanımadan dönemin önemli bilginleri birbirlerinden haberdar ve hoşgörü sınırları içinde rahatlıkla alıntılar yapabiliyor. Ben de ev idaresi konusunda bir erkeğin karısını nasıl idare edeceği ve bunun için neye gereksinimi olduğuyla ilgili kitaptan birkaç alıntı yapmak istiyorum. Tusi derki: kadını yönetmede kocanın yolu üç şeyle olur. Heybet, cömertlik ve zihnini meşgul etmek. Heybet emir ve yasaklarına uymada ihmali caiz görmemesi için erkeğin kendisini kadının gözünde ihtişamlı tutması demektir. Bu eşi yönetmenin en önemli şartıdır. Zira bu halel yol bulursa kendi heva ve isteğine tabi olmada kadına yol açılır. Sadece onunla yetinmez kocasını kendi itaati altına alır ve onu emri altına almak ve kullanmakla kendi arzularını gerçekleştirir. Bu halin sonu her ikisinin de ayıplanması ve itibardan düşmesidir. Diğeri cömertlik( keramet) ise erkeğin sevgi ve şefkate sebep olan şeylerle kadına lütüfta bulunması demektir. Şöyle ki kadın bu hal devam etsin diye tam ilgiyle ev işleri ve itaati kabul eder. Bu da altı sınıftır. Yer darlığı nedeniyle onu yazamayacağım artık kitaptan bakarsınız. Zihnini meşgul etmekse: evdeki bir takım işlerin sorumluluğunu yükleyip onu meşgul etmesidir. Zira insan nefsi işsizliğe katlanamaz ve gerekli işlerden kaçınırsa bu gerekli olmayan işlere dikkatini vermeye yol açar.
Kadınların da kocalarının gözünde kendilerini kıymete bindirmeleri beş yolla olur diyor Tusi: birincisi iffete bağlılık, ikincisi liyakatli olmak, üçüncüsü onlardan heybet duyma (çekinme), dördüncüsü güzel eşlik etmek ve ona karşı gelmekten kaçınma, beşincisi de kıskandığında az azarlama ve saygılı davranmadır. Ve bilgeler demişler ki: uygun kadın annelere, arkadaşlara ve cariyelere benzer. Hem anne hem arkadaş hem cariye gibi. Hal böyle olunca da erkeğinin gözü başkasını görmez.
Bu ve benzer konular kitabı oldukça önemli kılıyor. Kitap Litera yayınlarından çıkmış.
Hürriyet gazetesinde, 27 Şubat 2006 tarihinde Füsun Saka ile yapılan Hipnoz ile sorunlarınızın kaynağını bulun adlı ropörtaj.
Hipnoz ile sorunlarınızın kaynağını bulun
Füsun SAKA
Geçmişi, ilkçağlara kadar dayanan hipnoz, zaman içinde psikiyatrlar ve psikologların uzak durduğu bir yaklaşım haline geldi. Hipnoz yapılan kişilerin bilinçsizce, kendilerine sorulan soruları yanıtladıkları, girdikleri zaman diliminden kurtulamadıkları, hipnoza girenlerin kötüye kullanıldıkları gibi belirsiz ve asılsız söylentiler, gerek hastaları, gerekse doktorları bu yaklaşımdan uzaklaştırdı. 1800’lü yılların sonlarında psikanalizin babası Freud’un da hipnozdan vazgeçmesi bu genel vazgeçişte etkili oldu ancak hipnozu hala kullanan psikiyatrlar var ve bazı olayların çözümünde önemli adımlar atıyorlar.
Hipnoz ve çözüm
Hipnozun bazı sorunlar için kesin ve çabuk çözümler sunması bu yöntemin tercih edilmesini de beraberinde getiriyor. Özakkaş’a göre, hipnoz için gelen kişinin sorununa ilişkin olarak önce bir muayene yapılıyor ve sonrasında teşhis konuyor. Eğer kişinin sorunu psikoterapi gerektiriyorsa tedavi o yönde yapılıyor ama ağır psikiyatrik sorunlar dışında hipnoz tercih ediliyor. 5-10 seanslık hipnoz, sorunun çözümü için yeterli oluyor ama bazen sorunun ciddiyetine göre 20 seans da olabiliyor. Özakkaş, “Bazen öyle durumlar geliyor ki, sorun kaynaklı çözümün hemen bulunması zorunluluk arzediyor. Biz de o zaman sorunun oluştuğu zamanı bulmaktan çok o andaki problemi çözmeye odaklanıyoruz. Yani vakit sınırlı olunca bastırıcı yöntem olarak hipnoz yine işe yarıyor” diyor.
Yıllardır hipnoz ile psikolojik sorunlara çareler bulan Tahir Özakkaş, Türkiye’de bazı psikiyatr ve psikologların, hipnoza karşı çıkmalarını, bu yöntemi bilmemelerine bağlıyor.
Hipnozun nasıl yapıldığına ilişkin bildiğimiz klasik yöntemlerin de her zaman geçerli olmadığını belirtiyor psikiyatr Dr. Özakkaş ve şunları söylüyor. “Hipnozu yaparken tek bir standart yok, hatta yüzlerce teknik var ama hepsi aynı noktada odaklanıyor o da konsatrasyorn. Fikri belirli bir alanda sabitlemek ve kendini dış dünyanın algılarına kapatmak gerekiyor. Bunun için bir duvara, tabloya bakış sabitlenebilir. Doktor konuşma yapabilir, kimi zaman da elimdeki kristal bir çubuğun ucuna baktırıyorum.”
Psikiyatr Dr. Tahir Özakkaş’a hipnoz üzerine sorular yönelittik.
Hipnoz Nedir?
Hipnoz, kişinin bilinçaltı düşüncelerine erişmeye çalışan bir teknikdir. Bir çok insanın hipnozdan korkmasına rağmen hipnozda korkulacak esrarengiz birşey yoktur. Tıbbi çalışmalar, hipnozu tedavi edici değerini, kuşkudan uzak apaçık olarak ortaya koymuştur.
Hipnozun kesin çözüm olduğu psikiyatrik sorunlar hangileri?
Hipnoz hiç bir psikiyatrik rahatsızlıkta kesin çözüm üretmez. Kaldı ki psikiyatrik tedavi usullerinden hemen hemen hiç birinde kesin tedavi eder diye bir iddia da yoktur. Hipnoz psikiyatrik tedavilerde kullanılan onlarca yöntemden bir tanesidir. Uygun olan bozukluklarda, uygun olan hastalara tedavilerin belirli aşamalarında uygulanabilecek bir tekniktir.
Hipnozun psikoterapiye üstünlüğü nedir?
Hipnoz kendi başına bir tedavi yöntemi değildir. Çeşitli psikoterapi uygulamalarının etkinliğini artırmak için kullandığımız, bu anlamda tedaviye çok olumlu katkıları olabilen yardımcı bir tekniktir. Bu nedenle psikoterapiye bir üstünlüğünden bahsedilemez. Ancak ilave katkılarının neler olabileceği tartışılabilir.
Hipnoz’da bulunduğu yerde kalmak gibi sorun oluşur mu?
Yaş geriletmesi yapılan (Age regration) hastaların geriletildiği yaşta kalma riski söz konusu değildir.
Türkiye’de hipnozun durumu nedir?
Türkiyede son yıllarda hekimlerin, diş hekimlerinin ve psikologların hipnoza karşı yoğun bir ilgisi mevcuttur. Bu çerçevede Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve hipnoz derneklerinin iş birliği ile binin üzerindeki meslekdaşa uygulama ve hipnoterapi eğitimi verilmiştir. Bu eğitimden geçen hekim ve psikologlar birer uygulayıcı olmuşturlar.
Tıbbi dernekler hipnozun kullanılmasını onaylıyor mu?
Evet. İngiliz Tıp Derneği 1775’de tıbbi hipnoz üzerine bir rapor yayınladı. Amerikan Tıp derneği sözcüleri de 1958’de tıbbi hipnozun kullanılmasını uygun gördüler. Türkiye’de henüz yasal bir düzenleme yoktur.
Günaydın gazetesinde, 22/01/2004 tarihinde yapılan Cinsel korkularda hipnoz mucizesi konu başlıklı yazı.
Cinsel korkularda hipnoz mucizesi
Hipnoz, psikolojik cinsel hastalıkların tedavisinde, erken boşalma ve gebelik sorunlarının giderilmesinde başarıyla kullanılıyor. Ancak yöntemin sadece hekimler tarafından uygulanması şart.
Hipnozun tüm dünyada en yaygın kullanıldığı alanlardan biri de cinsel hastalıklar. Dünyada hipnozla tedavi yapan her dört doktordan biri bu yöntemi kadın hastalıkları ve doğum ile cinsel kökenli hastalıkların tedavisinde kullanıyor. Özellikle psikolojik kökenli cinsel hastalıkların tedavisinde, menopoz şikâyetlerinin giderilmesinde, gebelik korkusu, bulantı, kusmaları, düşük yapma korkusu, ağrısız doğum için hipnoz son derece etkili yöntem olarak gösteriliyor. Erkeklerde erken boşalma, sertleşme sorunu ve cinsel sapmalarda yine hipnoz yöntemleri devreye giriyor.
EN ZORLU KİMLİK SAPMASI
Psikiyatrist Dr. Tahir Özakkaş cinsel sorunların tedavisinde hastanın durumuna göre seansların 10 ile 50-60 seansa kadar uzayabileceğini söylüyor. En zor tedavi edilen sorunlardan birinin cinsel kimlik sapması olduğunu ifade eden Özakkaş, “Eşcinsellik fobisi olan biri bilinçaltında eşcinsellik dürtüleri olduğunu görebilir. Bu durumda bazen hipnoz tedavisi yarım bırakıldığında ya da uygun şekilde kullanılmadığında eşcinsellik güdüleri ile baş başa kalma ihtimali vardır. Bu sorunlar sonuna kadar tedavinin sürmesi gereken bir dönemi içerir ki, kişi seanslar tamamlandığında üzerinde büyük bir rahatlama hisseder” diyor. Dr. Özakkaş, “Hipnoz cinsel yaşamda büyük yarar sağlayabilir. Kocalarına cinsel bakımdan yaklaşamayanlar, korku nedeniyle ilişki kuramayanlar, acı nedeniyle bekâretini kaybetmekten korkanlar, hipnozun etkisiyle normale dönebiliyorlar. Vajina sıkışması geçirenler, gene hipnoz sayesinde gebe kalıp çocuk doğurabiliyorlar” diyerek hipnozun özellikle iktidarsızlık tedavisinde yoğun olarak tercih edildiğini vurguluyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Cenk Kiper ise özellikle kadınların hipnoza çok daha yatkın olduğunun altını çiziyor. Kadınların çeşitli baskılar nedeniyle konuşamadıkları ve bu nedenle psikoteparik seanslar sırasında keşfedilemeyen sorunlarını hipnoz terapilerinde daha rahat çözdüklerini söylüyor.
Günaydın gazetesinde, 10/12/2003 tarihinde yapılan Hipnoz ile ağrısız doğum Türkiye’de konu başlıklı yazılar.
Hipnoz ile ağrısız doğum Türkiye’de
Ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlayan ‘hipnozla doğum yöntemi’ne, özellikle ilk doğumlarını yapacak olan hamileler ilgi gösteriyor. Hipnozun aynı zamanda anne sütünü artırdığı ve anne ile bebek arasındaki bağı güçlendirdiği de belirtiliyor
Hamilelik süreci kadar doğum da anne adayları için önemlidir. Özellikle ilk kez anne olacak kadınlar, doğum heyecanını daha yoğun yaşar. Peki doğum sancısı hissetmeden de normal doğum yapılabilir mi? Ülkemizde pek yaygın olmasa da, hipnoz sayesinde anne adayları hiç acı çekmeden doğum yapabiliyorlar. Üstelik doğum öncesinde, doğum sırasında ve loğusalık döneminde çok rahat edebiliyorlar. Ülkemizde hipnozla doğum yaptıran birkaç doktordan biri olan Uz. Dr. Tahir Özakkaş, hemen hemen tüm anne adaylarının bu teknikle doğum yapabileceklerini söylüyor.
BULANTIYI ÖNLÜYOR
Hipnozun insanları uyutmak olmadığını bildiren Dr. Özakkaş, hipnozla doğuran kadınların, doğum olayının farkında olduklarını kaydederek, şunları söylüyor: “Hipnozdaki hasta da, tıpkı normal doğumdaki hasta gibi kasılmaları algılar. Temel durum ağrı duyusunun ortadan kaldırılmasıdır.” Hipnotik telkinler vererek, hamileliğe bağlı bulantı ve kusmaların önüne geçilmesi konusunda yapılan araştırmaların olumlu sonuçlar verdiğini belirten Özakkaş, bu yöntemin, düzenli solunum egzersizleri gibi diğer tekniklere nazaran daha etkili olduğunu da söylüyor. Dr. Özakkaş, konuyla ilgili daha kapsamlı ve geniş araştırmalar yapılması gerektiğini düşünüyor. Uz. Dr. Tahir Özakkaş, hipnozun en önemli avantajlarının; çok az ilaç kullanımı, kasların gücünün ve performansının artırılması ve doğumda çok az alet kullanımına gerek bıraktırması olduğunu belirtiyor.
SÜTÜ ARTIRIYOR
Kalp problemi, verem, erken doğum gibi sorunları nedeniyle anestezi verilemeyen bazı hastalarda hipnoz kullanımının çok önemli olduğunu vurgulayan Özakkaş, doğumda hipnozun hastaya ve hekime zaman kazandırdığını ve doğum süresini kısalttığını da söylüyor. Hipnozun doğum sonrası bakımdaki rahatsızlıkları da ortadan kaldırdığını vurgulayan Özakkaş, “Hipnozla doğum yapan anneler, aldıkları telkinler sayesinde loğusalık döneminde sıkıntı çekmiyor. Telkinler sayesinde annenin sütü artıyor, anne ile bebek arasındaki sevgi bağı çok olumlu bir seviyeye geliyor” diyor.
Teknikleri öğrenmeye üçüncü ayda başlamalı
Uzmanlar, hipnoz tekniğini kullanarak ağrısız doğum yapmak isteyen anne adaylarının, hamilelik ilerlemeden seanslara başlaması gerektiğini belirtiyor
Hipnoz ile doğum yapacak anne adaylarının hazırlanmasında doktor ziyaretlerinin önemli olduğunu vurgulayan Dr. Özakkaş, “Bu ziyaretlerde, varsa hastanın hipnoz hakkındaki yanlış fikirleri düzeltilmeli ve hastaya hipnoz tekniği anlatılmalıdır” diyor. Kadınların özellikle ilk doğumlarında korkuya kapıldığını söyleyen Özakkaş, “Anne adayı, bir sonraki aşamada neler olacağını bilirse, buna göre sıkıntısı ve stresi azalacaktır” diyor. Doktor ve anne arasındaki bu seansların 30-60 dakika sürdüğünü belirten Özakkaş, eğitim seviyesi yüksek anne adaylarının hipnozla doğum konusuna daha çok ilgi gösterdiğini de sözlerine ekliyor. İlk kez doğum yapacak anne adayının hipnoz tekniğini öğrenmek için, hamileliğin üçüncü veya dördüncü ayından itibaren çalışmaya başlamasını öneren Özakkaş, daha önce doğum yapmış olan annelerin ise beşinci veya altıncı ayda uygulamaya başlayabileceğini ifade ediyor.
Özel klinikte uygulanıyor
Ülkemizde hipnoz ile doğum yaptırmak konusunda yasal bir düzenleme olmadığını söyleyen Dr. Özakkaş, bu nedenle hipnozla doğum konusunda bazı tereddütler yaşandığını belirtiyor. Hipnoz ile ağrısız doğum yaptıran hekimler, uygulamalarını genellikle kendi kliniklerinde yapıyorlar.
Güçlü telkinler anestezi kadar etkili oluyor
Hipnoz sayesinde, doğumu anestezi altındaymış gibi ağrısız ve kolay yaşamak mümkün…
Önceden doktoruyla birlikte hipnoz seansları yapmış olan annenin, doğum başladığında bu sürece hazır olduğunu vurgulayan Dr. Özakkaş, “Anne nasıl bir doğum geçireceğini bilerek doğuma girer. Daha önceki hipnoz seanslarında otohipnozu (kendi kendine telkin ile hipnoz) öğrenen anne, doğuma az bir süre kala kendini hipnotize eder. Bunun için anneye daha önceden bir şifre verilmiştir ve anne şifredeki uygulamaları yaparak, hipnoz olur” diyor. Hastanın, öğretilen şifre, hareket ve kelimeleri uyguladıktan sonra, transa girdiğini belirten Özakkaş, hastanın bu şekilde vücudunun çeşitli yerlerinde anestezi etkisi yaratabildiğini de sözlerine ekliyor.
Dr. TAHİR ÖZAKKAŞ İLE YAPILAN RÖPORTAJ
Dr. Ahmet Tevfik Ozan :Yıllardır hipnoz ile uğraşan ve bu konuda çok değerli eserleri bilim hayatına
kazandıran bir hekim olarak HİPNOZ hakkında bize kısaca bir bilgi verebilirmisiniz.
Dr. Tahir Özakkaş: Memnuniyetle…Hipnoz değişik bir şuur halidir. Belirli tekniklerle elde edilen bu şuur halinde; insan daha dinamik ve daha güçlü bir zihin yapısına kavuşur.Bu esnada hafıza keskinleşir, kişinin konsantrasyon kabiliyeti artar., zihinsel bir uyanıklık hali ortaya çıkar. Dıştan görünümde gevşemiş ve hafif uyku pozisyonunda görülen kişinin,tüm algılama eşikleri oldukça yükselmiştir. İşitme, hissetme, anlama, kavrama ve yorumlama kapasiteleri çok artmıştır. Kısacası hipnozu bedensel uyuşukluk ve zihinsel uyanıklık hali olarak tarif edebiliriz.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Hipnozun tarihinden bahsedebilirmisiniz.
Dr. Tahir özakkaş: Hipnoz bir trans hali olduğundan dolayı, insanın varolduğu günden bu tarafa da mevcuttur. Ancak transın derinliği farklı farklıdır. Bazılarında yüzeysel trans hali söz konusudur.
Vesikalara dayalı tarihe bakıldığında, bugünkü anlamda hipnotik transın tedavi amacı ile Eski Mısırda Uyku Tapınaklarında, uzakdoğu kültürünün hemen hemen tüm varyasyonlarında ve 18. yy.’dan itiarende bilimsel bir yöntem olarak Avrupa’da görmekteyiz.
18. yy’da Franz ATone Mesmer ile başlayan bilimsel Hipnoz dönemi Bernheim, Liebeault, Charcot, Braid, Freud gibi ünlüleri arasına alarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Hipnozu kimler, hangi ihtiyaca istinaden neden uygularlar:
Dr. Tahir özakkaş: Hipnozu uygulayan, insanlara HİPNOLOG veya HİPNOTİST denir. Hipnozu tedavi amacı ile uygulayanlara HİPNOTERAPİST denir.
Hipnozu herkez uygulayabilir. İnsanın ruhsal mekanizmasının nasıl çalıştığını merak eden her birey için kullanabileceği bir metoddur. Bu metod sayesinde bilinç, bilnçaltı, savunma mekanizmaları, rüyalar, hatıralar, güdülenme, dil sürçmeleri , davranışların kökeninde yatan gerçek nedenler öğrenilebilir. Yani, insanı insan yapan tüm psikolojik süreçlerin neden ve niçinlerini öğrenmek hipnotik metodla mümkündür. Olguya bu çerçevede bakıldığında HİPNOZ, insanın psikolojik dünyasını araştırmada doğrudan kullanılan bilimsel bir yöntemdir ve bu açıdan çok değerlidir. İşte bir kısım araştırıcılar hipnozu bir bilimsel yöntem olarak kabul edip, insan araştırmalarında metod olarak kullanmaktadırlar
Bir kısım araştırıcı ve hekimlerden hipnozun fenomenlerinde yararlanmak suretiyle, hipnozu hastalıkların tedavisinde kullanmaktadırlar. Bu şekilde bir tedavi yöntemi olarak kullananaların, kullanım yelpazesi çok geniştir. Öncelikle psikolojik danışma merkezlerinde, ardından psikiyatride çok geniş bir kullanım alanı mevcuttur. Psikosomatik hastalıkların tedavisinde iyi bir alternatif tedavi yöntemidir. Bunun yanında iyi bir anstezik ve ağrı kesici olarak anesteziolojide, allerji ve deri hastalıklarının tedavisi için dermatolojide, ağrısız doğum ve seksüel problemler için kadın doğum ve ürolojide, ağrısız diş çekimi ve cerrahi operasyonlar için diş hekimliğinde ve hemen hemen tüm tıp dallarında ağrı kesimi açısından kullanılmaktadır.
Bunun haricinde Kriminolojide, suçluların tesbiti ve olayın tahlili açısından kullanılmaktadır.
Eğitimde, sporda, endüstride performansı artırıcı etkileri nedeni ile hipnozdan yararlanılmaktadır.
Askeri sahada beyin yıkama ve güdüleme açısından kullanılırken, ticarette reklam sektörüne girmiştir.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Ne zamandan beri hipnoz ile uğraşıyorsunuz ve hangi alanlarda hipnozu kullanıyorsunuz:
Dr. Tahir Özakkaş: 16 yıldır hipnoz ile uğraşıyorum. Amatörce başlayan insanı inceleme merakımız daha sonraki yıllarda profosyonel mesleğimiz oldu. Bir hekim olarak insanın psikolojik dünyalarına erişmek, oradaki hazineleri keşfetmek bize çok cazip geldi. Bu cazibe merkezi etrafında dönüp dururken, bizi hayretler içinde bırakan çok kıymetli sonuçlara ulaştık.
Hekim olmanın verdiği avantajları da kullanarak bir çok hastamıza hipnoz uyguladık. Öncelikle hipnozu insanın psikolojik dünyasını araştırmada bir yöntem olarak kabul ediyorum. Diğer inceleme yöntemleri yanında hipnoz vazgeçemeyeceğimiz temel bir araştırma yöntemidir Hipnozu temelde bir araştırma yöntemi olarak kullanırken, zaman zaman psikolojik problemi olan, psikosomatik hastalığı bulunan bir çok hastamızda bir tedavi yöntemi olarak uyguluyoruz. Nevrotik bireyler üzerinde yaptığımız bu hipnoterapi çalışmalarından çok olumlu sonuçlar almaktayız. İyi seçilmiş vakalarda başarı oldukça yüksektir. Bu çerçevede tüm korkular, cinsel fonksiyon bozuklukları, madde ve ilaç bağımlılıkları, çeşitli semptom geliştiren psikosomatik hastalıklar tedavi ettiğimiz grubun içine girmektedir.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Bildiğimiz kadarı ile ülkemizde hipnoz konusunda bilimsel yayınları olan tek kişisiniz. Prof. Dr. Recep Doksatın 1962 yılında yaptığı çalışmadan başka bir yayın bugüne kadar yayınlanmadı. Ancak 1985 yılında sizin hazırladığınız hacimli bir HİPNOZ çalışması Prof. Dr. Recep Doksat, Prof. Dr. AYhan Songar ve Prof.Dr. Üner Tan hocalarımızın takdim yazıları ile basılarak Türk bilim hayatına kazandırıldı. Bize Hipnoz ile ilgili yayınladığınız eserlerinizden bahsedebilirmisiniz?
Dr. Tahir Özakkaş: Türkiyede rahmetli Prof. Dr. Recep Doksat beyin kapsamlı çalışması yanında, türkçe başka bir eser bulunmaması üzerine yayın yapma ihtiyacını duyduk. Bu nedenle 1985 yılında “Gerçeğin Dirilişine Kapı HİPNOZ” isimli eserimizin 1. cildini yayınladık.600 sayfaya yakın hacimde olan bu çalışmamızda; Hipnozun ne olduğunu, tarihini, izah teorilerini, hipnoz yapma yöntemlerini ve hipnotik fenomenleri detaylı olarak inceledik. Kısa sürede baskısı biten bu eserimizin ikinci baskısından sonra üçüncü baskısını da yapmak zornuda kaldık. Aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen, herhalde mesleğimizin bize yüklediği ağır çalışma şartları ve mükemmeli yakalamak ihtiyacı nedeni ile özellikle hipnozun kullanım alanlarını ihtiva eden ikinci cildi yayınlayamadık. Ancak ikinci cildin konuları içinde bulunan bazı bölümleri ayrı ayrı kitap halinde yayınladık.
Bunlardan “Allerji ve Deri Hastalıklarında HİPNOTERAPİ” kitabı geçen ay baskıya girerek, kitapçılara verildi. Burada hipnozun allerji ve deri hastalıklarında nasıl kullanıldığı anlatılıyor. Psikolojik temelli bir çok allerji ve deri hastalığının nasıl tedavi edileceği bu kitapta izah edilmeye çalışıldı.
Diğer bir kitabımızda, “Cinsel Problemlerde HİPNOTERAPİ” ‘dir. Burada da psikolojik temelli Cinsel Problemlerin tedavisinde hipnozun ve otohipnozun kullanımını gösterdik. Bu çerçevede bir çok seksüel problemin kendi kendine çözüm yollarını ve sonuçlarını izah etmeye çalıştık.
Yayınladığımız diğer bir çalışmada “HİPNOTİK YAŞ GERİLEMESİ” dir. Burada bilimsel bir yöntem olarak alınan hipnozun, hafıza, hatırlama, düşünce, eskiyi yeniden yaşama gibi olgularını ele almış olan yabancı bir çalışmayı tercüme ettik. Batıda yapılmış çok güzel bir çalışmanın ciddiyetini ve sonuçlarını ilmi kamuoyuna göstermek istedik.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Türkiyede HİPNOZ’un durumu nedir:
Dr. Tahir Özakkaş: Batıda konu ile ilgili fakültelerin proğramlarında yer alan bu konu bizde hiç bilinmemektedir. Psikoloji kitapları arasına sıkışmış bir kaç cümleden ibaret olan bilgi birikimimizde de; öğrenci ve öğretmen aynı seviyededir. Bu alanda hem kamuoyunda hem üniversitede büyük bir cahillik söz konusudur. Özellikle son zamanlarda bazı şarlatanların ortaya çıkarak hipnotik fenomenlerin bir kısmını sahne gösterisi olarak ortaya konması ve bunun gizemli bir şey olduğu şeklinde lanse edilmesi ortalığı karıştırmaktadır. Objektif bir bilmsel yöntem olan HİPNOZ,bu nedenle ülkemizde büyü, sihir veya gizil güçlerin etkisi ile ortaya çıkan özel bir durum gibi addedilmektedir. Halbuki hipnoz HER BİREYİN, HEMEN HEMEN HER BİREYE UYGULAYABİLECEĞİ ve BAŞARABİLECEĞİ BİR YÖNTEMDİR.
Ülkemizde en ciddi çalışmayı rahmetli Prf. Dr. Recep Doksat bey yapmıştır. Daha sonraları bilimsel bir çalışma görememekteyiz. Op. Dr. İ.Hüsnü öztürk’ün geliştirdiği hipnotik teknik ile bir çok operasyon gerçekleştirilmiştir.Dr. Öztürk’ün yetiştirdiği talebeleri hipnozu; hipnoterapi yöntemi olarak kullanmaktadırlar. Bunların arasında diş hekimi Ali Eşref Müezzinoğlu’nun takdire değer çalışmaları mevcuttur. Dernekleşme ve peryodik yayın çalışmalırını ciddiyetle yürüten bu ekibin çalışmalarını takdirle karşılıyorum.
Ayrıca bir kısım hekimler, psikologlar hipnozu bir tedavi yöntemi olarak bireysel çerçevede kullanmaktadırlar.
Hipnotik metodla yapılmış herhangibir bilimsel çalışma ülkemizde mevcut değildir. Sadece vaka çalışmaları ve vaka takdimleri zaman zaman yapılmaktadır. Dileğimiz en kısa sürede bu yöntemin değerinin farkına varırız ve araştırmalarımızın bir kısmını bu yöntemle yaparız.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Kamuoyunda çok merak edilen BEYİN YIKAMA VE Hipnozun Askeri Sahada kullanımı ile ilgili bilgi verebilirmisiniz?
Dr. Tahir Özakkaş: Hipnoz ile insanların beyinlerini yıkamak mümkündür. Bu nedenele ideolojik soğuk savaş döneminde kesin inançlı bireyler yetiştirmek için kullanılmıştır. Özellikle RUSYA’da bu yöntem ile bir çok terörist ve sabotaj’cı eğitilmiştir. Diğer tüm istihbarat teşkilatları da bu yöntemi kullanarak insanları eğitmekte, onların bilinçaltlarına doğrudan eğilebilmektedirler. Hipnoz ile beyin yıkama tekniğini ve yöntemlerini burada belirtmek mümkün değildir. Başlı başına bir konferans ve kitap konusu olan bu konuyu bir başka zamana bırakmakta yarar vardır.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Batının Freudian çizgisindeki tedavi yöntemleri ile bizim insanımızın problemlerine çözüm bulmak veya tedavi etmek mümkünmüdür.?
Dr. Tahir Özakkaş: Elbette mümkün değildir.Şu anda ülkemizdeki nevrotik durumdaki insanlarımız ya organik ekole göre ya da Freudian çizgideki ekollere göre tedavi edilmektedir. Özemllikle nevrotik bireylerin problemlerine bu bakış açıları ile çözüm getirmek mümkün değildir. Çünkü bu yöntemler uzun yıllardır batıda uygulanmasına rağmen batı insanın nevrotik problemlerini çözememiş, bunun yanında problemleri çözme iddiasında olan batılı psikiyatristler en çok intihar eden meslek grubu arasına girmiştir. Bu konuda başlı başına bir inceleme konusu olduğundan başka bir sohbette bunun detaylarına girmek mümkündür.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Son olarak hipnoza giren bir kişi de, hipnoza bağlı olarak bir zarar meydana gelebilir mi?
Dr. Tahir Özakkaş: Normal bireyler üzerinde yapılan hipnoz uygulamalarında kişiye hiçbir zarar gelmez. Hipnozdan çıkamama diye bir şey söz konusu değildir.
Ancak psikolojik bunalımları olan kişilerin hipnozunu ehil kişilerin yapması gerekmektedir. Aksi takdirde bir çok sakıncaları ortaya çıkabilir.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan: Bizi aydınlattığınız için teşekkür ederim.
Dr. Tahir Özakkaş: Ben teşekkür ederim.