ÇİNDEKİLER (Gerçeğin Dirilişine Kapı HİPNOZ 1)
Prof.Dr. Recep DOKSAT’ın Takdim Yazısı
Prof.Dr. Ayhan SONGAR’ın Takdim Yazısı
Prof.Dr. Üner TAN’ın Takdim Yazısı
Yrd.Doç.Dr. Özcan AŞÇIOGLU’nun Takdim Yazisi
Teşekkür
Içindekiler (I. Cilt)
İçindekiler (II. Cilt)
ÖNSÖZ
-
I- HİPNOZA GlRMEDEN ÖNCE BAZI ÇALIŞMALAR HAKKINDA BlLGİ
-
II- TÜRK KAMUOYUNDAN BAZI BİLİM ADAMLARININ HlPNOZ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
-
III- HlPNOZUN SÖZLÜK VE mitolojik ANLAMLARI
-
IV- HİPNOZ ÇEŞİTLERİ
-
A- HETERO HİPNOZ
-
1- Ferdi Hipnoz
-
2- Grup Hipnozu
-
3- Kollektif Hipnoz
-
4- Sosyal Hipnoz
-
-
B- OTO HİPNOZ
-
1- Posthipnotik Telkine Dayalı Oto Hipnoz
-
2- Oto Hipnozun Özel Usullerle Elde Edilmesi
-
-
C- ÖZEL HİPNOZ HALLERİ VE HİPNOZA BENZEYEN DURUMLAR
-
1- Yol ve Direkşiyon Hipnozu
-
2- Televizyon Hipnozu
-
3- Annenin veya Değirmencinin Selektif Hipnozu
-
-
D- İLAÇLA HİPNOZ
-
-
V- KİRLİAN fotoğrafçiliği
-
A- GENEL BİLGİ
-
B- AURANIN ÖZELLİKLERİ
-
C- AURA VE FANTOM ETKİSİ
-
D- TIPTA KİRLİAN fotoğrafçiliği
-
E- KİRLİAN TEKNİĞİNİN SAKINCALARI
-
F- SONUÇ
-
-
VI- HİPNOTİZMANIN TARİHÇESİ
-
A- PREMESMER DÖNEMİ
-
B- MESMERİZM DÖNEMİ
-
C- POSTMESMERİK DÖNEM
-
1- SUNİ UYURGEZERLİK DÖNEMİ
-
2- Dr. JAMES BRAİD DÖNEMİ
-
3- CHARCOT’UN HİSTERİ TEORİSİ DÖNEMİ (SALPETRİER EKOLÜ)
-
4- LİEBEAULT VE BERNHEİM’İN TELKİN DÖNEMI (NANCY EKOLÜ)
-
5- SALPETRİER EKOLÜNÜN SAVUNUCULARI PİERRE JANET VE BABİNSKİ
-
6- SIGMUND FREUD
-
7- PAVLOV’UN REFLEKSOLOJİK İZAHI
-
8- SON DÖNEM
-
TÜRKlYE’DE HİPNOZ
-
HİPNOTlZMANIN GELİŞİM KRONOLOJİSl
-
a- Neospiritüalistlere Göre :
-
b- M.Yurdakök’ün verdiği kronoloji
-
-
-
-
VII- HİPNOTlZMA TEORİLERİ
-
A- PREMESMERİZM DÖNEMI TEORİLERİ
-
1- Mistik Görüşler
-
2- A.de Villineuye
-
3- R. Bacon
-
4- G. Agrippa
-
5- Van Helmont
-
6- Paracelce
-
7- Wırding
-
8- M.Ficin
-
9- Pompanace
-
10- İbn-i Sina
-
11- Robert Fludd
-
12- Kircher
-
13- Robert Boyle
-
14- Balthozar Gracian
-
15- Maxwell
-
-
B- MESMERİZM DÖNEMİ TEORİLERİ
-
1-FRANS ANTOİNE MESMER(1733-1815)
-
2-DE PUYSEGUR (1751-1825)
-
3- DELEUZE
-
4-DU POTET (1796-1881)
-
5-LAFONTAİNE
-
-
C- POSTMESMERİZM (MESMER SONRASI) DÖNEMİ TEORİLERİ
-
1-ANİMİST GÖRÜŞLER
-
a- Dr. Braid.
-
-
2-HİSTERİ GÖRÜŞÜ
-
a- Jean Martin Charcot
-
b- Pierre Janet
-
-
3-TELKİNCİ HİPNOZ GÖRÜŞLERİ
-
a-Bernheim
-
b- Baudouin
-
-
4- PAVLOVİEN (REFLEKSOLOJİK) GÖRÜŞ
-
5- PSİKOANALİTİK GÖRÜŞ
-
6- SPİRUTUALİST GÖRÜŞ
-
-
-
VIII- SİBERNETİK GÖRÜŞ AÇISINDAN HİPNOTİZMA HİPNOTİZMANIN OLUŞMASI İÇİN GEREKLİ KOLAYLAŞTIRICI FAKTÖRLER VE HİPNOZA HAZIRLIK
-
A- GİRİŞ
-
B- HİPNOTİZMANIN OLUŞMASI İÇİN GEREKLİ KOLAYLAŞTIRICI FAKTÖRLERİN SINIFLANDIRILMASI
-
I- GENEL FAKTÖRLER
-
1- Süjenin Hipnoza Girme Sebebi
-
a-Hasta Olanlar
-
b-Merak Ederek Hipnotize Olmak İsteyen Grup
-
c- Bizim Araştirma istegimize Olumlu Cevap Verenler
-
d- Fikirlerimizi Çürütmek Amacıyla Hıpnotize Edilmek isteyen Grup
-
e- Bazı Yeteneklerini; artırmak Amacıyla Hipnotize Olmak isteyen Grup
-
-
2- Süjeye Hipnoz Hakkında Yeterli Bilgi Verilmelidir
-
3- Mayalama
-
e- Hava Akımı
-
f- İlgi Dağıtıcı Objelerin İzalesi
-
g- Odanın ve Aydınlatmanın Rengi
-
h- Odadaki Izleyici Sayısı
-
ı- Hipnoz Seansının Zamanlanması
-
t- HİPNOZA YATKINLIK TESTLERİ
-
Arkaya Düşürme Testi
-
Nokta Hareket Testi
-
Kağıt Kaybetme Testi
-
Renk Hallüsinasyon Testi
-
-
-
5- Göz Kapaklarını Ağırlaştırma Testi
-
6- Göz Kapaklarını Birbirine Yapıştırma Testi
-
7- Chevreull’ün Rakkas Testi
-
8- Yükselen Kol Testi
-
9- Parmakları Kilitleme Testi
-
10- Kol Düşürme Testi
-
11- DiğerTestler
-
-
-
X- YARDIMCI HİPNOZ ALET VE DÜZENEKLERİ
-
XI- HİPNOTİZMA USULLERİ
-
1- KENDİ USULÜMÜZ: BAKIŞLA TESBİT, SÖZLE TELKİN METODU
-
2- DİĞER HİPNOTİZMA USULLERİ
-
A- Dr. BRAİD’İN USULLERİ
-
B- Dr. LİEBEAULT’UN USULÜ
-
C- Dr. BERNHEİM’İN USULÜ
-
D- B.C. JAGOT’UN USULLERİ
-
E- Dr. BERİLLON’UN USULÜ
-
F- Dr. BONNET’İN USULÜ
-
-
-
III- HİPNOZUN DEVRELERİ
-
I-GİRİŞ
-
II- KLASİK GÖRÜŞE GÖRE HİPNOZUN DEVRELERİ
-
A- LETARJİK DEVRE
-
B- KATALEPTİK DEVRE
-
C- SOMNAMBULİSTİK DEVRE
-
-
l- ÇEŞITLI MÜELLIFLERE GÖRE HIPNOZUN DEVRELERININ SINIF.
-
1-SALPETRİER OKULU VE CHARCOT’UN SINIFLAMASI
-
2- DR. PİTRES’İN SINIFLAMASI
-
3- CHARLES RİCHET’İN SINIFLAMASI
-
4- LİEBEAULT’UN SINIFLAMASI
-
5- BERNHEİM’İN SINIFLAMASI
-
Iki Gözde Oluşturulan Negatif Renk Hallüsinasyonlari
-
Her Iki Gözde Farklı Oluştunılan Negatif Renk Hallüsinasyonlan
-
Bir Göz Normal Iken, Diğerinde Negatif Renk Hallüsinasyonları
-
Blr Göz Renk Halüsinasyonu Göriürken, Diğer Gözün Görmesinin Iptali (Göz Felci)
-
Her Iki Gözün Renk Görme Duyusunun Iptali
-
-
b- Pozitif Renk Hallüsinasyonları
-
Tek Gözde Oluşturulan Pozitif Renk Hallüsinasyonlari
-
Iki Gözde Oluşturulan Pozltif Renk Hallüsinasyonlari
-
Her iki Gözde Farklı Oluşturulan Pozitlf Renk Hallüslnasyonları
-
Bir Göz Normal Göriirken, Diğer Gözda Pozitif Renk Hallisinasyonları
-
-
3- MANZARA GÖSTERME HALLÜSİNASYONLARI
-
a- Negatif Manzara Hallüsinasyonlan
-
b- Pozitif Manzara Hallüsinasyonları
-
-
4- OBJE ( EŞYA) HALLÜSINASYONLARI
-
a- Negatif Eşya Hallüsinasyonlari
-
b- Pozitif Eşya Hallüsinasyonlari
-
-
5- HESAP HALLÜSINASYONLARI
-
D- TAD HALLÜSİNASYONLARI
-
a- Negatif Tad Hallüslnasyonlan
-
ACI Negatif Tad Hallüsinasyonu
-
TATLI Negatif Tad Hallüsinasyonu
-
EKŞI Negatif Tad Hallüsinasyonu
-
TUZLU Negatif Tad Hallüsinasyonu
-
-
b- Pozitif Tad Hallüsinasyonları
-
ACI Pozitif Tad Hallüsinasyonu
-
TATLI Pozitif Tad Hallüsinasyonu
-
EKŞI Pozitif Tad Hallüsinasyonu
-
TUZLU Pozıtif Tad Hallüsinasyonu
-
ÖZEL ILAVE
-
-
-
E- KOKU HALLÜSİNASYONLARI
-
a- Negatif Koku Hallüsinasyonları
-
b- Pozitif Koku Hallüsinasyonları
-
-
2- KATALEPSİ
-
3-ANALJEZİ (: AĞRİYA DUYARSIZLIK)
-
4-ANESTEZİ
-
5- PARALİZİ (: FELÇ)
-
-
I- İNTRA HİPNOTİK TELKİNLE OLUŞAN FELÇLER (İ.H.T.O.F.)
-
II- POSTHİPNOTİK TELKİNLE OLUŞAN FELÇLER (P.H.T.O.F.)
-
A- Hipnozda Başlayip Devam Eden Felçler
-
B- Hipnoz Sonrası Tetik Mekanizması ile Oluşan Felçler
-
6- AMNEZİ (UNUTMA)
-
ÖNSÖZ (Gerçeğin Dirilişine Kapı HİPNOZ 1)
Araştırma ve inceleme zevkinin en güzel yanı, var olanın niteliğinin ve niceliğinin ortaya konmasıdır- Araştırıcıyı sarhoş bir durumda bırakıp kendine rameden bu araştırma cehdi, uykularını zehir etse bile; insana haz verici bir olaydır. insanların sadece bir organik parçadan ibaret olduğunu savunan ve interpersor ilişkileri bu anlayış üzerine oturtan çağımızın kafa yapısı artık insana mutluluk verememektedir. Henüz kendisini layık-ı vechile tanımayan insan, dış dünyaya egemen olmuştur. Çağırrıızın bu büyük çelişkisi insanı makine bir hayata hapsetmiş ve insan kalabalıklar içinde yalnız bir fert durumuna düşmüştür. Büyük bunalımlarve çelişkiler içinde kıvranan topluluktar; genellikle cemiyet tipi gruplar- Henüz cemaat hali bozulmamış gruplarda bu yalnızlık problemi bir ölçüye kadar halledilebilmiştir.
Çağımızın büyük bir problemi de ihtisaslaşma dallarının birbirinden habersiz olacak kadar artmış bulunmasıdır. Bu ihtısaslaşma alanlarına kus bakışı da olsa takim olabilecek bır ılirn anlayışı bekienmektedir. «İlimlerin ilmi» oiarak nitelendiri-len Sibernetik bu konuda gelecek vaad eden bir adımdır.
Yüzyılımızın diğer bir özelliğl de insanın kendisine ve iç dünyasına yönelik çalışmalardan korkulmasıdır. İnsan devamlı basite indirgenmek ıstenilmektedir. Halbuki nsanın otomatizmasının basite indirgenmesi mümkün değıldir. Medikal olarak insanda oluşabilecek herhangi bir aksaklık; sanki herhangi bir kompütür-deki telin koparak yerine lehimlenmesi gibi bir anlayışla tedavi edilmek istenmek-tedir. Olayın gerisinde yatan NIÇİN VE NEDEN sorularına kimse yanaşmak istememektedir. Halbuki insan bır kompütür değil, kompütürlere yön veren psişik ve organik varlığı ile meçhuller ülkesidir. İnsan yaratılanlann en sırlı hazınelerini barındıran korkunç bir mekanizmadır. Bu tesbitimizin bir yönüyle haklı olduğunu kitabımızı okuyan her ınsaf sahibi takdir edecektir. Kaldı ki; kitabımızın konusu Hipnoz, olayı sadece belirli bir perspektiften ele alıyor ve değerlendiriyor. Ya ele alamadıklanmız…
Gerçekler ve doğrular tarihte hiç bir zaman değişmemıştir, Ancak insanların gerçekleri ve doğrulan algılaması tarih boyunca çok değişik ofmuştur. Klasik fiziğin temel kanunlannı koyan Nevvton doğmadan önce de tizik kanunlan belirli bir gerçeklik üzerine fonksiyonlannı icra ediyordu; klasik fiziğxin bır çok prensibini sarsan ve savunuculannı şaşkına çeviren A. EİNSTEİN’in RÖLATİVİTE TEORİSİ ortaya atıldıkfan sonra da gerçekler aynı kanunlarla yöneltilmektedir.
Insanlığa birer peygamber edası ile yol gösteren pragmatist ve pozitivist felsefeler de bir nokta da tıkanmışlardır. Ancak insan, kafasında bir çok sualler ve problemlerle dolanmayı hiç bir zaman istememektedir. Kendi içerisinde bir man-tık’i bütün oluşturan her anlayış onun içın takip edilecek ve sıkıntılanndan arındıra- cak bir yoldur. Ta ki kendi içerisinde mantık’i bir bütün olduğunu iddia eden bu sisteme karşı bir başka perspektiften bakan anlayışın savaş açmasına kadar. Sonuçta savaş, deterministlerle indeterministler arasında bir mücadeleye dö-nüşmektedir. Klasik fizik ve onun kurduğu bütün ilimler ayaklarını determinizm sayesinde yere basarken; indeterminizmi savunan modern fizik anlayışı determi-nistlerin altındaki toprağı çekmişdir. Deterministler tabiat kanunlarının bir sebep sonuçilişkisi içerisinde çalıştığını iddia ederek; aynı şartlarda aynı deneylerin aynı sonuçlar doğuracağını kabul etmektedirler. İndeterministler ise, bu gerçekliğin bir noktaya kadar mümkün olacağını, aynı şartlar olarak belirtilen laboratuvar ortamındaki şartların hiç bir zaman aynı olmadığını ve değişken olduğunu söyle-mektedirler. Biz de bu konuda indeterministlere hak vermekteyiz.
Insan mantığı kabul etmiyor diye bazı gerçekleri inkar etmek ancak Fanatiklerin tavrıdır. Bugünkü mantık ilişkileri içerisinde kendine bir yer bulama-yan gerçekler, ileride belkide bayrak edilecek hakikatlardır. Bunu şöyle belirtmek isterim: Bir kaç yüzyıl önce çağın en büyük bilim adamına bir telsiz sistemi getirsek ve göstersek; mekanizmasını izah etmeye çalışsak, her halde bizi ilml anlayışımız için tebrik etmeyecektir. Aklından zoru olduğuna inandığı bu telsizciyi mantıksızlıkla suçlayacaktır. Günümüzdeki ilişkilerde aynı bu şekildedir. Bence ilimlerin en güzeli ve en heyecan vereni insan ilmidir. İnsanı anlama konusunda insan var olduğundan bu tarafa kafa yorulmuş, fikirler serdedilmiştir. Bir DNA’da 20.000 sayfalık kitap bilgisine eşdeğer bilgi taşıyan insan üzerine yapılan çalışmalar ne güzeldir. Fakat üzülerek beyan etmek zorunda kaldığım bir nokta vardır ki, o da insanı sadece sinir tellerinden ve küçük fabrikalardan müteşekkil bir otonom sistem olduğu gerçeğinin tek gerçek olarak algılanmasıdır. Bu motor sistemi idare eden ve çok komplike fonksiyonlara sahip bir psişik yapının inkar edilmesi veya fonksiyonunun basite irca edilmesidir.
Kitabımızın amacı insanın bu yönünün o kadar da basit olmadığını hatta her olayın merkezinde planlayıcı ve idareci olarak o fonksiyonun bulunduğunu gös-termekdir. Bir aracın aksı kırıldığında dünyanın en iyi şöförü aracı kullansa bile o araç hareket etmez. Ta ki o aracın aksı tamir edilip yerine konsun. İşte insandaki bir çok hastalıkta bu gerçeklik vardır. Ancak arabayı başlı başına bir varlık kabul eder de, o aracı kullanan sürücüyü ihmal edersek büyük hataya düşmüş oluruz. Çağımızın ilim anlayışı bu hata üzerindedir. Sürücü devamlı ihmal edilmektedir. Halbuki şürücü aracı istediği gibi kullanmakta, eli ve ayağı altındaki çeşitli vasita larla organizmaya hakim olmaktadır. Sürücünün yaptığı hatalar; ne kadar düzel-lirse düzeltilsin, sürücü ustalaşmadıkça veya belirli bir konuda ikna edilmedikçe tekrarlamak mecburiyetindedir.
İşte Hipnoz araç’tan daha çok sürücüyle ilgilenen bir metoddur. Bunun varlığını ve mekanizmasının böyle olduğunu takip edeceğiniz sayfalarda tüm çıplaklığı ve açıklığı ile göreceksiniz. İnsan normal sınırlar içinde belirli kalıpsal davranışlar gösterir. Organizmanın hayatiyetini devam ettirmesi için bu gerekli-dir. Birbiri arasında information (bilgi) iletişimi içerisinde olan hücrelerveorganlar ortak bir tavır alarak zararlı etkeni ortadan kaldırmak için işbirliği yaparlar. Bu ortak işbirliği ve karşılıklı komplike ilişkiler «Homeostasis» denilen belirli bir denge noktasında sürer gider. Organizma normalde bu kalıpsal davranışların dışına çıkamaz. «ULTRASTABİLİTE» (Üstün Denge) denilen durum; insanın nöronal ve hormonal dengesini sağlayan sistemdir. Vücudun herhangi bir parçasına yapıla-cak müdahele tüm organizmada belirli kalıpsal davranışlar doğurur. Bu sistem genellikle irade dışı veya otonom olarak işler. İşte Hipnoz olaya bu aşamada müdahele etmektedir.
Kitabın ismini «gerçeğın DİRİLİŞİNE KAPI» olarak koymamız ve bunu ilmî bir terim olan «ÜST ULTRASTABİUTE» ile de belirtmemiz boşuna değildir. Hipnozda mantıkî ilişkilerimiz alt üst olmaktadır. Ortaya yeni gerçeklerve doğrular çıkmaktadır. Daha önceden gerçek ve doğru olarak sarıldığımız bir çok şey varsayım olarak kalmakta ve ellerimiz arasında kaybolmaktadır. Sonuçta şu kanaate varıyoruz; hiç bir zaman mutlak olan gerçeği ve doğruyu yakalayamıyo-ruz, ancak algılarımızla doğru olarak kabul ettiğimiz varsayımlara inanıyoruz. Hayatın idamesi için de bu gereklidir inancındayım.
Prof. Dr. W. Ross ASHBY’ın belirttiği gibl: «însan belirli ölçüler içinde zorunlu olarak degişebilen sistemler dışında biltün «DENGE DURUMLARINI» degişti-rebilecek, ikinci bir «FEED-BA CK» düzenine sahip bulunmaktadır. Bu yeni denge durumuna «ÜST ULTRASTABÎLÎTE» yani en üstün denge noktası diyoruz.» Böyle yeni bir denge halinin insanda bulunması belki de geçici süre için gereklidir. İnsan davranışlarının ve organizmasının yönelik olduğu amaç: HAYATIN İDA-MESİDİR. Canlılığı bozacak hertürlü engel vücudun kapasitesi ölçüsünde engel-lenmeye çalışılır. Fakat bazı denge noktalarını aşmadıkça; organizma için lü-zumlu olan davranış kalıpları belirlı noktalardan sonra zarar verebilir. Bunu bir misalle izah edecek olursak: Ağrı insan organizmasının herhangı bir yerinde meydana gelen bir arızayı belirtir. 0 arıza bölgesi tedavi edilmedikçe ağrı devam ettiği gibi şiddetini de artırır. II. Dunya Harbi esnasında Japon askerleri arasında ve Japonyanın savaş bölgelerinde anestezik maddeler yetersiz kalmış. Fakat bu arada bir çok apandist, diş çekimleri, doğum olayları gibi durumlar ortaya çıkmış. Bunların ametiyat edilmesi zarureti ortadadır. Anestezik ilaçlar olmadan ameliyat yapmak ise bir cinayettir. 0 halde ne yapılmalıdır? Işte bu esnada vücut yeni bir üstdenge sistemine sokulabilir. 0 güne kadar hayatın idamesi ve canlılığın ko-runması için gerekli olan müdafaa sistemleri geçici olarak devreden çıkarılabilir. Japonyada bu yapılmıştır. Hastalar çeşitli tekniklerle hipnotize edilerek analjezi temin edilmiş ve sonra ameliyat edilmiştir. Bu durum organizma için «ÜST UST-ULTRABİLİTE»dir.
Bu yeni denge noktasının uzun süre devam ettirilmesi doğru değildir. Çünkü belirli noktalardan sonra organizmaya zarar vermeye başlar. Devreden çıkarılan organizmanın bazı müdafaa bariyerlerinden gelen bilgiler merkezde değerlendiri-lemediğinden ona uygun kalıpsal davranışlar anında alınamayacaktır. Veya olma-yan etkenlere karşı gereksiz cevaplar doğabilecektir. Bununla da ilgili bir misali burada Zikrederek olayın ne kadar ehemmiyetli olduğundan bahsetmek isterim. «Loyd Tuckey (1921) telkinin kalbin işleyişi üzerindeki tesirini belirtirken çok dikkate deger bir vak’a zikrediyor. Dr. Hack Tuke’in kör bir şahısta direkt telkinle degil fakat, endirekt telkin ve onu doğuran -heyecanla senkop (bayılma) tevlid ettigi bu hadisede, kör sujeye bacagında bir yara açıldıgı ve oradan durmamacasma kan kaybettigi telkin edilmiş ve bu esnada sanki kan akıyormuş hissini vermek için ılık su akıtılmştır. Ve bu senkop (bayılma) ölümle neticelenir. (Van PELT, 11 s:268) Görüldüğü gibi olayın boyutlarının ne kadar ciddi sonuçlar doğurduğu ortadadır.
Yukarda belirttiğimiz iki ekstrem uç; mantıklı kalıplarımız dışında cereyan eden vak’alardır. Başka bir kişinin yardımı ile oluşan hipnotizmanın sadece tıbb’i değil, hukukl, ahlakî, siyasî, asken ve sosyal bir çok sonuçları vardır. İnancımız odur ki; amacı canlılığın tehlikeye düştüğü belirli zamanlarda insanın kurtuluşu için gerekli bu «ÜST ULTRASTABİLİTE» durumu organizma içın bir SÜBAP vazifesi görmektedir. insanın var olmasından bu tarafa gerçek bu olduğu halde henüz yeni anlaşılan ve üzerinde çok titiz çalışmalar yapılan bu bilim dalının rast gele kullanılması doğru değildir. Çünkü bu yeni denge durumunda (üst ultrastabi-lite) organizmanın tüm müdafaa bariyerleri istenirse yok edilebilmektedir. Ve hipnotize edilen şahıs bir robot gibi kullanılabilmektedir. Kitabımızın birinci cildi tıp ağırlıklı olmakla birlikte ikinci cildi konunun daha çok başka zaviyelerden ele alınmasını sağlamaktadır. Olayın mekanizması bu olunca kişilerin beyinlerine hükmetmek, kişiliklerini ortadan kaldırmak: mümkün olabilmektedir.
İnsanoğluna tehlikelı anlar içın kullanılması amacıyıa verilen bu yetenek; kötü emelli kişilerin elinde korkunç bir silaha dönüşebilmektedir. Konunun bu yönü özellikle beyin yıkama, siyasi, hukuki, ahlaki, eğitim ve öğretim açısından incelenmesini diğer ciltte detaylı olarak yapacağız. Kitabı okuyanlara tavsiyem şudur ki; çocukça bir heyecan ve merak ile bilinçsizce denemelere girişmesinler. Elde uğraşılan varlık, bir insandır. İnsan ise meçhuller ülkesidir. Meseleyi Esrarlı göstermek istemiyorum. Ancak tıp doktoru olmayan ve psikiathk bilgisi yetersiz olanların bu alanda uğraşmasını doğru bulmamaktayım. Avrupada ve A.B.D. de çıkan kanunlarda bu yöndedir. Ülkemizde ise konunun henüz varlığı veya yokluğunun tartışılması yapılmaktadır. Avrupada 200 yıl önce yapılan bu tartışma henüz ülkemızde yenı başlamıştır.
Konunun ciddiyeti açısından bir literatür misalini burada anlatmak isterim. Psikıatrik kişiliğinden habersiz olunan bir öğretmene, sırt ağrılarını ortadan kal-dırmak amacıyla bir seans tertiplenmıştir. Hipnotizörün yaptığı bu seans çok başarılı geçmiş ve hastanın sırt ağrılar; tedavi edilmiştir. Fakat Nevrotik bir kişiliğe sahip olan öğretmen bu ağrıları yolu ile çatışmalarını boşaltmakta ve rahatlamak-tadır. Kendisine bu imkanı sağlayan kapı da Hipnoz seansı ile, hiçbir tedbir alınmadan kapatılınca hastamız derin bir depresyona girmiştir. Bir kaç gün son-rada kendisini 7. kat penceresinden atarak intihar etmiştir. (Amerikan Ansiklopedisi’ s.679-680) Büyük Türk mutasavvıf ve şairiYUNUS EMRE’nin dediği gibi «BİRBEN VAR BENDE, BENDEN İÇERÜ» Bu içimdeki BEN’i tanımlamak oldukça zor. Kitapta bunu bir parça anlatmaya çalıştım. Kitap ilmi bakış açısından ele alınıp herkesin anlayabıleceği asgari düzeyde yazılmaya çalışıldı. Amacımız konuyu gündeme getirmek; ülkemizde de ilmi bir çalışma ortamı sağlamaktır. İmkansızlıklar içinde yaptığım yarım yamalak çalışmaların destekli bir şekilde ve organizeli bir ekip halindeyapılmasını temin etmek gayemizdir. Eserimiz büyük bir iddia ile çıkma-maktadır. İçinde bazı eksizlikler olabilir Okuyucumuzun bizi mazur göreceğine inanıyoruz. Çalışmalarırnız ilmi bir tez değildir. Bir kısım literatür bilgisi ve birazda kendi tecrübelerimizden oluşmuş bir kitaptır. Kitabımız tartışmaya açıktır. Konular tartışıldıkça olgunluğa ulaşılacaktır.
Ayrıca bu kitabın temelini teşkil eden Prof.Dr. Recep Doksat beyin değerli eserinden çok büyük oranda istifade ettiğimi belirtmek isterim. Kitabımızın iyi bir şekilde çıkması için benden fazla titizlik ve gayret gösteren, elinden gelen yardımı esirgemeyen, Türkiye’de bu sahanın tek uzmanı Hocam Prof.Dr. Recep Doksat beyin yardım ve teşvikleri için ne kadar teşekkür etsem azdır. Gösterdiği ilmî hassasiyet ve disiplin, bundan sonraki çalışmalarımda da bana rehber olacaktır.
Ayrıca Prof.Dr. Ayhan Songar beyin kıymetli saatleri ve yoğun çalışmaları arasında bizlere de vakit ayırarak; kitabımızı redakte etmeleri, çalışmalarımızı teşvik etmeleri, bizlere kıymeti sonsuz olan büyük bir destek ve şevk sağlamıştır. Kendilerine ne kadar teşekkür etsek azdır.
Gıyabımızda bizlere destek olan ve yardımlarını esirge.meyen hocamız Prof.Dr. Turan Güven beylere de yardımlan için teşekkürler ederiz.
Burada önsöz kısmına son vermeden önce bana çalışma zevkı ve ilim cehdi yönünden misal teşkil eden hocam Nörofizyolog Prof. Dr. Üner TAN’ın Erzurum Tıp Fakültesindeki desteklerini ve teşviklerini unutamıyacağım. Kendisine büyük teşekkür borçluyum. Ayrıca her problemimde yanımda olan ve çalışmalarımı destekleyen Dermatolog Yrd. Doç. Dr. Özcan Aşçıoğlu ve Fizyolog Yrd. Doç. Dr. Mehmet Karatoy hocalarıma ve bana destek olan yardım eden diğer hocalarıma ve grup arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Saygılarımla…
7/10/1984
Tahir ÖZAKKAŞ
TEŞEKKÜR (Gerçeğin Dirilişine Kapı HİPNOZ 1)
Biz, naçiz gayretlerimizle yontmaya çalıştığımız bir parça taşı istikbalde inşa edilecek muhkem yapılara bir küçük hediye olarak takdim ederken; çalışmalanmızın bu aşamaya kadar olan süresi içinde bir vefakarlık misali vererek kitabımızı titizlikle inceleyerek bir çok hatamızı düzeltmemizi sağlayan, ayrıca çok değerli destek, teşvik ve yardımlarından dolayı hocamız Nöro-Psikiyatrist Prof.Dr. Recep Doksat beye, yoğun idarî ve ilmî çalışmaları arasında bizlerin naçiz eserini inceleme lütfunda bulunan, bizleri teşvik eden ve destekleyen hocamız Nöro-Psıkiyatrist Prof.Dr. Ayhan Songar beylere başta olmak üzere, bana ilk ilmi heyecanı tattıran hocam Neurofizyolog Prof.Dr.Üner Tan’a, çalışmamızın sonuçlarının redaksiyonunu üstlenerek yardımlarını esirgemeyen Psikiatrist Yrd.Doç.Dr. Seher Sofuoğlu hocama, Laboratuar çalışmalarımda bana yardımcı olan Nörolog Yrd.Doç.Dr. Ali Ersoy ve Fizyolog Yrd.Doç.Dr. Mehmet Karatoy hocalarıma, çalışmalarımızda maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Dermatolog Yrd.Doç.Dr. Özcan Aşçıoğlu ve Operatör Yrd.Doç.Dr. Nihat Bengisu hocalarıma, çalışmalarımızda desteklerini esirgemeyen Uz.Dr.Mustafa Küçükaydın, Uz.Dr.Fahrettin Keleştimur, Uz.Dr. Adnan Gerger, Uz.Dr.Yakup Genç, Uz.Dr. İbrahim Ketenci ve Ass.Dr. Kemal Tekten beylere çalışma arkadaşlarım Dr.Muhsin Katık, Dr. Ali Has, İnt.Dr. Bülent Gök, İnt.Dr. Doğan Uysal, Int.Dr. İsmail Hakkı Ocak, Stj. Dr. Ünsal Özgen, Stj. Dr. Mustafa Baysal, Stj.Dr. Zekeriya Beylem, Stj. Dr. Bahadır Erdem, Stj. Dr. A. Tevfik Ozan, Stj. Dr. Tülay Doğan, Stj. Dr. İncilay Çokaktaş, Stj. Dr. Gülhan Okur, Stj. Dr. Füsun İvegen, Stj. Dr. Ayşe Güler, Stj. Dr. Levent Akkaya, Stj. Dr. Namık Delibaş, Stj. Dr. Ahmet Akşehirli, Stj. Dr. Mehmet Eğinkaya, Stj. Dr. Alparslan Karakaş, Stj. Dr. BahadırArslan, Stj. Dr. Uğur Yıldız, Stj. Dr. Hüseyin Çağıl, Stj. Dr. Ahmet Bicik’e, film ve fotoğrafların çekiminde büyük emek vererek yardımlarını esirgemeyen Tevfik Elkovan, Nazmi Yeşilova, Şeref Utku, Erol Karabulut beylere, kapak çalışmalarını tamamlayan Abdullah Kılıç beye, grafik ve şemaların çizimini büyük bir titizlikle yapan Ahmet Sıvacı beye, baskı işlerinde tüm kolaylıkları sağlayarak eserin kısa sürede basılmasını temin eden Faruk Bahçeci beye ve matbaa personeline ve ayrıca kitabımızın hazırlanması esnasında yaptığımız literatürtaramalarında bize yardımcı olan E.Ü. Merkez Kütüphanesi Personeline, İstanbul Bayazid Devlet Kütüphanesi Müdürü ve Personeline, İ.Ü. Merkez veTıp Fakültesi Kütüphanesi personeline ve H.Ü. Merkez Kütüphanesi personeline ve Erzurum A.Ü. Merkez Kütüphanesi personeline teşekkürü vicdanî bir borç bilirim.
7/10/1984
Tahir ÖZAKKAŞ
TAKDİM (Gerçeğin Dirilişine Kapı HİPNOZ 1)
Hipnoz ve Hipnoterapi, bir metod; Hipnotizm ise bir teknikler ve teoriler mecmuası… Panayır hokkabazlarından sahne illüzyonistlerine kadar pek çok kişi hipnotizör olabilir, amma hipnoz fenomenini ilmî metodlarla inceleyip fikir ve tıp tarihi içinde yerine oturtarak değerlendirebilmeye kalkışma, hipnoz ilmi demek olan Hipnoloji’nin işidir ki Hipnolog olmak da herkesin harcı değildir. Siyasî ve sosyal ilimler tahsil ettikten sonra tıp ve hekimlik formasyonuna ihtiyaç duyup bunu da edinmeyi başaran sayın Tahir Özakkaş’ın Hipnoz kitabı, Türkiyemizde bir yeni hipnolog yetiştiğini müjdeliyor.
1962 yılında neşrettiğim “Tatbikati ve Nazahyatıile Hipnotizma» adlı kitabımdan ancak 23 yıl sonra ciddî ve muhtevalı bir başka eserin neşri hem sevindirici hem de düşündürücü, hatta üzücüdür. Sevindiricidir zira ilk gayretlerin boşa gitmediğini gösteriyor. Düşündürücüdür, zira 23 yıl tıp çevreleri bu konuda hep susmuşlardır.
Mevcut bilgilerden metodlu bir şekilde şüphe etmesini bilmeyenler hiç bir yenlliğin bulucusu olamazlar. Tahir özakkaş, kitabımda yazdığım hipnotik fenomenleri titiz bir şüphecilikle teker teker ele alıp bizzat inceleyerek teyidini araştırmıştır ki takdire değer.
Pupilla (hadeka)’nın ışıga refleksini telkinle ortadan kaldırabilmesi ve süjelerde ekmnezi hasıl ederek onlara rüyalarını hatırtatıp yaşatabilmesi şeklindeki tecrübeleri Hipnoz literatüründe rastlanmayan yenilikler meyanındadır. Müellefi takdirlerim, tebriklerim ve teşviklerimle okuyuculara da hararetle taysiye ederim.
Prof.Dr. Recep DOKSAT
Nöro-Psikiyatr Hipnolog Ist. Marmara Ün. Öğr. Üy.
Hipnoz’u bir takım özel metotlar kullanarak şuurluluk derecesinin değiştirilmesi diye tarif edebilirsiniz. Telkin, sinir sistemi için bir çeşit “Dış informasyon; bir nevi “uyaran” olduğuna göre hipnoz fizyolojik bir fenomendir ve incelenip araştırılması psikolojinin ve fizyolojinin sahasına girer. Hipnoz bu görüşü ile bir çeşit tedavi vasıtasıdır da… Freud’un psikanaliz öncesi dönemde histerik hastalıkları hipnozla tedavi ettiğini ve şuur altına nufuz edebilmek için hipnozu bir araç olarak kullandığını unutmayalım. Hipnoz öylesine fizyolojik bir hadısedir ki; onun vasıtası ile bazı organik fonksiyonları dahi tadil etmek mümkün olabilmektedir. Hipnoz bu vechesi ile resmî kabule mazhar olmuş ciddî ilim kitaplannın sayfaları arasına girmiştir.
Hipnoz, ayrıca parapsikolojik fenomenlerin araştırma vasıtası olarak da kullanılmaktadır. Her ne kadar “ortodoks” ilmin böyle şeyleri kabulü mümkün değilse de, hakikatlerin muannit şeyler olduğunu, onlara arkamızı dönmekle yok olmayacakları da kabul zarureti vardır. Bugün için sinir sistemini kabiliyet, hudud ve faaliyetlerinden ne kadarını bilebiliyoruz ki ?.. Bu bilgisizliğimizi hayretimizi, meraklarımızı ve ilmi tecessüsümüzü olduğü kadar müsamahamızı da artırmasını “gönül gözümüzü” açmasını temennı ederim. Şunu daima göz önünde tutmalıdır ki, hipnoz cinsin in psişik müdahale, tedavi ve araştırma metodlan insanların alakasını kolaylıkla celbedebileceği için şarlatanlığa son derece açık bulunmaktadır. Bu sebeble hipnoz gibi bir konuda yazılacak eserin çok ciddi bir referanslara dayanması, belli bir ilmî metodu takip etmesi ve asla katı gerçeklerden ayrılmaması lazımdır. Bu sebeble elinizdeki kitabı pek beğendiğimi, bu konuda elde mevcut çok hudutlu literatürlere bir yenisini ekleyen ciddî bir eser olarak candan tebrik ve takdir ettiğimi ifade etmek isterim.
Prof. Dr. Ayhan SONGAR
Cerrah Paşa Tıp Fak. Psikiyatri Anabilim Dalı Bşk.
Çok Değerli Öğrencim Dr. Tahir Özakkaş,
Öğrencilik yıllanrında nezaketin, dürüstlüğün ve çalışkanlığın yanında araştırma heyecanının da farkındaydım. Ancak, Palandöken dağlarının eteğinde Nörofizyoloji gibi her yönü ile çok güç olan bir araştırma sahasında uluslararası platformda düşünülmekte olan bilimsel sorulara karınca kararınca yanıt aramaya çalışan bir bilim adamından böylesine etkilendiğinin farkında değildim.
İncelemek üzere göndermek nezaketinde bulunduğun Hipnoz kitabının ön baskısı için çok teşekkür ederim. Gerçekte böyle bir kitapta hiç beklemediğim bir sürpriz ile karşılaştım.O zaman sizi hoca olarak etkileyebilmiş olduğuma daha çok inandım. Zira bu kitapta fizyolojik mekanizmalar ağırlıkta bulunuyor; hipnoz gibi az bilinen ve araştırılması güç bir konuya fizyolojik gerçeklere uygun olarak, hatta çağdaş bilimin en önemli katkılarından biri olan sibernetik teoriye dayanarak büyük bir ustalıkla müsbet bilim kurallarının ışığı altında önemli bir yaklaşım sağlamış bulunuyorsunuz. Burada yönettiğim hipnoz seminerlerinde de hipnozun tamamen fizyolojik bir olay olduğunu devamlı yinelemişimdir. Kitabınızda bu hipotezi tamamen destekleyen ayrıntılı açıklamalar mevcuttur. Fizyolojik mekanizmalar yanında, hipnozun tarihsel gelişmesi, hipnoz ile ilgili diğer konular, hipnoz yöntemleri ve değerli araştırmalarınız da bu kitapta ayrıntılı ve açık olarak belirtilmiştir. Kitabınız bu özellik-leri ile uzun yıllar sürdürülen çetin fakat başarılı çalışmalarınızın sonuçlarını yansıtmaktadır. Sizi yürekten kutlar, böylesine değerli çalışmalarınızın devamını dilerim.
31 Ocak 1985, Erzurum
Prof.Dr. Üner TAN
Atatürk Ünv. Tıp Fak. Fizyoloji Anabilim Dalı Bşk.
ERZURUM
Bu kitabın bu hale gelene kadarki aşamalarından çok yakından haberdarım. Tahir Özakkaş’ın bütün imkansızlıklara rağmen üniversite bünyesinde yaptığı ilmî disiplin içerisindeki çalışmalarını takdirle karşılamamak mümkün değildir.
Olayları yakından görüp, yaşadıktan ve konuya karşı eğilimimizden sonra şunu anladım ki önümüzde korkunç bir bilinmezlik uçurumu vardır. Bu bilinmezlik uçurumunun amansız yollarında yol almaya çalışan yazar önümüze çok güzel ve sabırlı bir çalışmanın ürünü olan bu kitabı getlrmiş-tir. Kaynak olabilecek nitelikte ve geniş bir araştırma zeminine oturtul-muş bu kitabı her doktor arkadaşıma ve konuyu merak eden tiim ilgililere tavsiye ederim. Konunun gündeme gelerek,üniversiteler bünyesinde tar-tışılması yazarının en büyük arzusudur. Dilerim arzusu kısa sürede gerçekleşir.
Konuya bir dermatoloğ olarak yaklaşırsak; dermatolojik bir çok has-talıkta şayet iyi bir teşhis konup vakalar iyi seçilirse hipnozun yapacağı çok şey vardır. Fakat olayın boyutları nereye kadar ulaşmaktadır, şimdilik bu kısım meçhuldur.
Kıtabın bu cildi hipnotik fenomenleri tanımlamaktadır. Yazar olayın medikal yönünü 2. cildde ele alacağını bildirmektedir. Bir tıp doktoru ve dermatolog olarak bizlere çok şey kazandıracağına emin olduğumuz 2. cildi de sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bizi dünyadaki ilmî gelişmelerden haberdar eden yazara yeni çalışmalarında başarılar dilerim.
Doç.Dr. Özcan Aşçioğlu
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi