Jack A. GERSCHMAN
Melbourne Üniversitesi, Avustralya
Çeviren: Psk. Nesteren Gazioğlu
Daha önceki bölümde hastaların trans haline spontane geçiş kapasiteleri ve diş hekimlerinin bu gibi potansiyel olarak ya da patolojik vasıfları tespit etme ve bunları kontrol etme becerileri konusuna değinmiştik.
Bu fenomenin doğası ve kullanımı, daha sonrasında diş anksiyetesi bozuklukları ve sebepleri ile birlikte hipnotize olabilirlik konularına değinilerek genişletilecektir
DİŞ KORKULARI VE FOBİLERİ
Azot monoksit (1844), eter (1846) ve sinir anestezisi (1855) gibi anestezik bileşenler bulununcaya kadar diş tedavisi özellikle de diş çekimi herkes için büyük bir ızdırap kaynağı idi.
O zamandan beri bu meslek ağrı kontrolünü ilerletmiştir. Diş bilimindeki bütün bu gelişmelere rağmen diş hekimi korkusu ve diş tedavisinden kaçış, diş hekimleri için bir merak konusu olmaya devam etmektedir.
Dişçi korkusu insanların sahip olduğu genel korku listesi içinde ilk beşte, en yoğun korkular içerisinde ise ilk onda yer almaktadır. Diş tedavisi ile ilişkili bir korku veya en azından bir endişe yaşamamış olan çok az insan vardır. Lautch (1971)’a göre diş tedavisi korkusu o kadar genel bir şeydir ki gerekli olan bir müdahaleyi olumsuz etkilemeyecek kadar olanı normal kabul edilebilir. Diş hekimine giden bireylerin % 89’unun tedavide korku yaşadığı tahmin edilmektedir.( Scott & Humpreys, 1987)
DİŞ KORKULARININ SINIFLANDIRILMASI
Diş korkusunun sınıflandırılmasında iki önemli eğilim vardır. Birincisi, hastaların fobi sahibi oldukları varsayılır. “Odontofobi”, Borland tarafından türetilmiş bir kelimedir ve ‘Diş Fobisi’nin yerine kullanılmıştır. (Borland 1963). Diğeri ise, diş hastalarının taşıdığı korkuyu daha yaygın bir kategori içerisinde diş hekimi korkusu veya diş hekimi anksiyetesi olarak ifade eder ve “orantısız diş anksiyetesi ” ifadesini tercih ederler. (Molin & Seaman 1970)
Çağdaş diş anksiyetesinin sınıflandırması, American Psikiyatri Kurumu’nun ‘Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel Kılavuzu’ kitabının dördüncü baskısında yer almaktadır. (DSM-IV, APA,1994)
Anksiyete bozuklukları, agorafobili veya agorafobisiz panik bozuklukları, panik bozukluklar olmaksızın agorafobi veya belli bazı fobiler, sosyalfobi, obsesif-kompalsif bozukluk, akut stress bozukluğu, genelleşmiş anksiyete bozukluğu ve tıbbi şartlardan doğan anksiyete bozukluklarını ihtiva eder.
DİŞ KORKULARININ SEBEPLERİ
Diş korkularının ilk açıklaması psikodinamik kişilik teorileri açısından yapılmış olup bunlar, “ağız bölgesi” denilen veya “ağız ve yüz bölgesi” olarak da bilinen, „çocuklukta çok hassas bir bölge“ olan ağız ve etrafının, “bilinçaltı dürtülerinin sembolik temsilcileri’ olması „ciddi oranda duygusal yükü olması „yüz-ağız bölgesi’ ifade edilen bölgenin temel dürtüler ve tutkular veya bunların yara alması tehtidiyle ilgili olduğunu vurgulamaktaydı. Son yıllardaki davranışcı araştırmalar, negatif olaylara karşı öğrenilmiş veya şartlanılmış tepkilerin önemini ortaya koymuştur. Bunlar, aile tutumları, yaşanmış diş travmaları, ağrıya tahammül edememek, evvelki fayda vermemiş diş tedavileri ve daha genel aksiyetelerdir. Hastaların çoğunluğu birden çok değişkeni olan sebepler öne sürmektedir.
Gesherman ve arkadaşları (1979,1980,1989,1991), orta veya derin hipnoz olabilen fobik bireylerin gerçek veya hissedilen diş travmalarının kaynağında ve tedavisinde spontane trans halinin önemini ortaya koymuştur.
KONTROL
Tedavi ilk önce önleyici olarak hedeflenmelidir. Bu da ilk olarak diş sağlığı eğitimi ve diş tedavisini mümkün olduğunca stressiz bir hale getirme teşebbüsleri ile mümkün olacaktır.
Ağrı dindirici müdahaleler psikolojik tedavi stratejileri ve ilaç tedavisinin kombinasyonunu içerir. Ön şart olarak iyi bir hasta-hekim iletişimi kurulmalıdır.
ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ KONTROLÜNDE HİPNOZ
Anksiyete bozukluklarının psikolojik tedavisi bilişsel, davranışsal ve psikoterapik temellere dayalı çok değişik teknikler içerir Hipnoz, bunlara ek olarak bu stratejilerin etkisini arttıracak başka yaklaşımlar sağlayacaktır. ( Stanley, Burrow & Judd, 1990)
Anksiyete için yapılan psikolojik terapilerin birincil amacı: hastayı anksiyeteyi harekete geçiren durumla (imajinasyon yoluyla veya gerçek olarak) yüzleştirerek bu şartlanmayı bozmak, buna alışkanlık kazandırmak ve hassasiyeti azaltmak; tehdit algısını değiştirmek için ilgili durumların tekrar tekrar bilişsel değerlendirmesini yapmak, anksiyeteyi provoke eden sembolik kişisel imgeleri saptamak; bilişsel veya davranışsal olarak kararlılık yetisini arttırabilmek, anksiyeteyi ve semptomlarını ortaya çıkartma ve bunlar ile başedebilme ile ilgili provalar yaparak hastanın bu tür becerilerini arttırmaktır.
Hipnoz daha özel olarak çözülme (disosiyasyon) ve algılar, düşünme süreçleri ve hafıza verilerini değiştirme, anksiyete belirtileri üzerinde kontrolü güçlendirme ve telkine dayalı kontrol tekniklerinin kullanımını kolaylaştırabilir.
HİPNOZA YATKINLIK VE KLİNİK POPÜLASYON
Hipnoz olabilme, yani kişilerin hipnoza yatkınlık kapasitesi, genel olarak, değişikliğe kaşı nisbeten dirençli olan sabit bir özellik olarak anlaşılır ve açıklanır (Hilgard,1975). Buna karşı bir fikir ise hipnoza yatkınlık için pozitif eğilimler aşılama ve uygun kişilerarası ortam oluşturma amacına yönelik bilişsel beceri eğitiminin hipnoza duyarlığı çok önemli ve ciddi ölçüde artıracağına işaret etmektedir. ( Spanos, Cross, Menary & Smith, 1988). Ama varyans yerine kovaryans ile tekrar yapılan analizler (Frischolz, 1997) sonucunda, tutumlar veya kişisel etkiler yüzde 50 olarak tespit edilirken durumdan kaynaklanan etkiler (telkin seremonisi türü) sadece yüzde 17’de kalmıştır ve bu, Spano’nun iddialarını çürütmekte, hipnoza yatkınlığın değişime karşı nisbi direnci olan bir özellik olduğunu doğrulamaktadır.
Hipnozun normal bilişsel fonksiyona sahip olan bir bireyin becerisi olarak tarif edilmesine rağmen, bazı psikiyatrik bozukluğu olanların da değişik düzeylerde hipnoz olabileceği görülmüştür. Frankel (1974) başka gruplara kıyasla fobi hastalarının hipnoz olabilme oranlarının çok yüksek olduğunu kayda geçenlerin ilkidir. Bu bulgular, karma bir klinik popülasyonda tekrarlanmaktadır. ( Foenander, Burrows, Gerschman & Horne, 1980; Gerschman v.d. 1979, 1987; Gerschman & Burrows, 1989; John, Hollander & Perry, 1983, Kelly, 1984) Fakat Frischolz, Spiegel ve diğerleri (1982) ve Oven, Bliss, Koester & Jeppsen (1989) bu bulguların tekrarlandığını ispat edememişlerdir. (Tablo 21.1)
Yüksek derecede hipnoza yatkınlık ile tanımlanabilen daha ileri bozukluklar vardır. Bunlar histeri, çok kişilik, akut travmatik stres bozuklukları ve (bulimia) doymama gibi bazı yeme bozuklukları katagorileridir (Coman, 1992).Bu gibi hipnoz edilebilir gruplar, şizofrenlerin tam tersidir (Spiegel v.d., 1982) Obsesif ve anoraksia olan insanların ise hipnoza daha düşük seviyede yatkın oldukları bulgulanmıştır. ( Coman,1992).
Günümüzde, psikiyatrik popülasyonun psikiyatrik olmayanlara oranla daha düşük oranda hipnoza yatkın oldukları ve daha şiddetli bozukluklarda bu seviyenin daha da düşeceği kabul edilmektedir. Ama hala psikiyatrik gruplar arasındaki hipnoz olabilirlik farkları tam olarak anlaşılabilmiş değildir.
Bazı araştırmacılar, hipnoza yatkınlık ile hipnoz ile tedavinin olumlu sonuçları arasında bir ilişki olduğunu ifade etseler de, bütün hastalar için bu tamamen aynı değildir. Hipnozun kronik ağrı problemleri, psikosomatik durumlar, astım gibi değişik bir çok dermatolojik durum ( Hilgard, 1975) ve diş fobisinde de olumlu bir etkisinin olduğu belirtilmiştir ( Gerschman, Burrows & Reade, 1987).
Bu sonuçlar obezite, sigara ve alkol bağımlılıkları gibi hipnoza yatkınlık seviyesiyle sonucun ilişkisiz olduğu bozuklukların tedavisinin değerlendirilmesiyle zıtlık içindedir. ( Perry v.d., 1979).
Tablo 21.1 Hipnoza yatkınlık ve fobi bozuklukları arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışmalar.
Hasta grubu | Puanlama ölçeği | Doğrulandı-doğrulanmadı | |
Frankel (1974); Frankel & Orne (1976) | Karma, klinik | Harvard grouP Scale (HGCH:A) | Doğrulandı |
Gerschman ve ark. (1979) | Dişçi Fobisi olanlar, klinik | Diagnostic Rating Precedure (DRP) | Doğrulandı |
Feonander ve ark. | Karma | (HGCH:A) | Doğrulandı |
John Hollander & Perry (1983) | Karma, klinik | (HGCH:A) | Doğrulandı |
Kelly (1984) | Karma, klinik | Hypnotic Induction Profile (Hip) Stanford Hypnotic Clinical Scale (SHCS) | Doğrulandı |
Frischholz ve ark. | Karma, klinik | (HIP) | Doğrulanmadı |
Gerschman, Burrows & Reade (1987) | Dişçi Fobisi olanlar, klinik | (DRP) | Doğrulandı |
Owens ve ark. | Karma, gönüllü | (SHCS) | Doğrulanmadı |
HİPNOZ OLABİLİRLİK VE FOBİK BOZUKLUKLAR
Frankel (1974) bu ilişkiyi ilk olarak ifade eden kişidir. Harvard Hipnoza Duyarlık Grup Ölçeği, Form A (HGHS:A, Shore & Orne, 1962) ile hipnoz hassasiyeti değerlendirildiğinde 24 kişilik fobik bir grubun yüzde 58’i gibi yüksek oranının olumlu tepki verdiği görülmüştür. Fobik olan grup, sigarayı bırakmak isteyen kontrol grubuna kıyasla hipnoz çok daha yatkın bulunmuştur. Daha sonra da, hipnoz ve bu fobilerin sebebi arasında ilişki olduğunu öngörmüştür. Bunları destekleyici veriler Frankel & Orne (1976) ve Frankel (1974, 1976) tarafından ortaya konulmuştur.
Gerschman v.d. (1979) diş fobisi olanlar ile benzeri sonuçlar bulmuştur – 40 hastanın yaklaşık yüzde 48’i tanı ölçüm işlemlerine göre yüksek derecede hipnoza duyarlı bulunmuştur (Diyagnostik ölçüm prosedürü, DRP; Orne & O’Connel, 1977). Daha sonraki bir çalışmada Foenander v.d. (1980), 33 kişilik karışık bir grupta benzer sonuçlar bulmuştur, HGSHA:a’ya göre hastaların yüzde 45.5’inin çok duyarlı olduğu tespit edilmiştir. John, Hollander & Perry (1983), HGSH:a’yı kullanarak yılan, örümcek ve fare fobisi olan 20 kişilik bir hasta grubunun hipnoza çok olumlu tepki verdiğini bulmuştur (Kelly, 1984). 112 değişik şikayeti olan hastayı 22 fobik hastayla kıyasladığımızda, hipnotik indüksiyon profilini (HIP, Speigel, 1974 ) ve Stanford Hipnotik Klinik Ölçeğini ( SHCS, Morgan & Hilgard, 1975) kullandığımızda bulduğumuz şey, fobik hastaların genel popülasyona ve fobik olmayanlara göre hipnoz açısından daha olumlu tepki verdiğidir.
İki araştırma bu bulguları desteklemekte başarısız oldu. Frischolz ve meslektaşları (1982), Hipnıtik İndüksiyon Profilini kullanarak 95 fobik, 226 sigara içen ve 65 kronik ağrı çeken kişi arasında anlamlı bir ilişki bulamadı. Owens ve meslektaşları (1995) 25 sosyal fobik hastayı kıyasladığındafobiklerin kontrol grubundan anlamlı ölçüde düşük hipnotize edlebilirllekleri olduğunu saptamıştır.
DİĞER ONAYLAYICI DİŞ ÇALIŞMALARI
Gerschmen, Burrow & Reade (1987) ve Gerschmen & Burrow (1989), fobik davranışları ölçen çok daha farklı metodlarla, daha büyük ölçekte örnekler kullanarak yaptıkları çalışmalarda fobik bozukluklar ve hipnoz olabilme arasındaki ilişkiyi araştırmıştır.
Bu çalışmanın popülasyonu, diş fobisi olan 130 (% 67.7’si bayan, % 33.3’ü erkek) hastadan oluşmaktadır. Ortalama yaş 27,2 ve ortalama semptom süresi 134,7 aydır. Dental fobik hastalarda, diğer genel popülasyona veya hipnoz ile tedavi edilmiş kronik yüz ağrıları olan diğer 35 hastaya göre çok daha yüksek bir hipnoza duyarlık gözlemlenmiştir. Hipnoza yatkınlık ve fobik bozuklukların şiddeti arasında çok yakın bir ilişki tespit edilmiştir; birden çok fobik semptomu olanlar sadece bir fobisi olanlara göre çok daha duyarlı bulunmuştur. Hipnoz edilebilirlik ve başarılı bir tedavi sonucu arasında güçlü bir ilişki vardır. Halihazırdaki bu çalışma hipnoz olabilme ve fobik bozuklukların ilişkisini bulmaya çalışan altıncı çalışmadır. Bu da, sağlam bir teori oluşturabilmek için laboratuvarlar ve kültürler arası yakınlaşmanın önemini göstermektedir.
TARTIŞMA
Yapılan çalışmaların çoğu Frankel’in (1974) hipnoza yatkınlık ve fobiler arasındaki ilişki üzerine olan tezini desteklemiştir. Özel olarak dişle ilgili fobiler hipnoza yatkınlık ile hep olumlu ilişki göstermiş ve tekrarlanma noktasında da problem tekil etmemiştir. Ama Frischolz ve ark. (1982) ve Owens ve ark. (1989) bu ilişkiyi tespit edememiştir. Bu farklılığın sebeplerinin açıklaması ayrıca yapılmıştır (Gerschman & Burrows, 1995).
Dental fobik popülasyonun hipnotize olabileceğine dair anlamlı ve çok güçlü bir yığın gösterge vardır ve bunlar hipnoza yatkınlığın fobik bozuklukların kontrolü ve edinimi ile nedensel bir ilişki göstermektedir. Bu, fobik semptomların birden çok sebebi olabileceğini, psikoanalitik, davranışsal, bilişsel ve biyolojik özellikleri olabileceğini reddetmek anlamına gelmez.
Fobik bozuklukların ve hipnoz olabilirliği destekleyen çok canlı bir hayal gücüne sahip olmak ile ilgili daha belirgin kanıtlar, yüksek dalma yeteneği ve bilgi işlem stratejileri yeteneğinde bu her iki popülasyonun da esnek olduğunu ortaya koymuştur (Crawford & Barbasz, 1993). Crawford (1997). Daha sonra, hipnoz kabiliyeti yüksek olanların düşük olanlara oranla daha verimli bir dikkat veya ilgi sistemi olduğunu, aynı şekilde bilgi işleme kabiliyetlerinin de daha hızlı olduğunu ortaya koymuştur.
DİŞ FOBİLER VE HİPNOZA YATKINLIK ARASINDAKİ İLİŞKİSİ ÜZERİNE İZLENİMLER
Bulgulardan elde edilen izlenimler dental fobilerin kaynağı kadar, kontrolü açısından da çok önemli olmuştur.
Fobik hastaların zihinsel fonksiyonlarının hipnotik indüksiyona da aynı tepkiler veren bir tür eğilim gösterdikleri düşünülebilir. Ayrıca Frankel (1979) tarafından bu hastaların, hipnoza yatkın bireylerin özelliği olan bazı bilişsel fonksiyonları sergileme kabiliyeti olduğunu öngörmüştür.
Yararlı bulunan tedavi stratejilerden biri de şudur: Eğer spontan trans halleri için fobik hasta eğilimi tanınıyorsa bu, semptomların tekrar ortaya çıkabileceği bir ortam hazırlayabilir.
Terapik olarak yaklaşım ne bu semptomları bir kenarı atar ne de belirgin olan bu dinamik faktörleri aramak için birincil olarak hipnoza dayanır. Bunun yerine, hipnoz, hastanın kendisinin bu özel zihinsel fonksiyon modunu anlamayı kolaylaştırmasında kullanılır. Hipnoz durumu imajinasyona dayanan duyarsızlaştırma programını ivmelendirecek bir çalışma ortamı sağlayabilir (Frankel, 1976) veya cerrahide bireyler için en sıkıntılı psikopatalojik anormal örneklere benzer semptomlar üretmekte kullanılabilir. Eğer birileri bu semptomu oluşturabilir ve hastaya bir dereceye kadar aşinalık kazandırır ve deneysel olan bu durum üzerinde kontrol sağlayabilirse, o kişi psikopatalojik durumların kontrolü ve sebeplerini içeren fonksiyonlar hakkında yeni birşeyler öğrenmeye başlamış olur.
Daha ötesi, otohipnozun dikkatli kullanımı ile kendini daha etkili kontrol edecek olan hasta, inancını tazeler. Bu metod, ayrıca karşı şartlanma ve davranışların şekillenmesi işlemlerini destekler.
Diş hekimliği ile ilgili durumlara ait bazı özel çıkarımlar, dişçi fobisi olan hastalıkların kaynağını ve bunların kontrolünü içerir. Hipnoza yatkınlığın dişci fobisinin ediniminde kolaylaştırıcı rolü olduğu bilinmelidir. Özellikle çoçuklarda spontan trans durumunun tanınması ve kontrolü özel bir dikkat gerektirmektedir.
Çocukların özellikle hipnoz edilebilir olduğu düşünülmektedir (London & Cooper, 1969). Trans durumlarının gerçek veya algılanan diş travmalarıyla olan ilişkisi özenli bir müdahaleyi garanti etmektedir. Özellikle fobik çocuklardaki hipnoz çalışmaları, hipnotik telkin açısından dişçi fobisi alanındaki gelişmelere daha fazla katkılar sağlayabilir.
Elde edilen sonuçlar ve hala devam etmekte olan tartışmalar hipnozun dişci fobisi kontrolünde fazlasıyla uygun olacağını öngörmektedir. Literatür, diş tedavilerinde bu tür teknikler ve uygulamaların yüzlercesi ile doludur.
Son zamanlarda dental analjezi üretimi ile hipnoza yatkınlık arasındaki ilişkiyle ilgili teşebbüsler bir çok mükemmel çalışmalarla genişletilmiştir ki hipnoz ile ağrı azaltma arasında bazı ilişkiler bulan Gottfredson’ın (1973) bulguları ve hipnozun sadece hipnoz olabilirlik değil, hemen hemen bütün durumlarda ağrı azaltmakta etkili olduğunu bulan Barber’ın (1977) dikkate değer iddiaları bunlardandır.
Diş alanında bundan sonraki araştırmalar, dişci fobisi rahatsızlıkları DSM- IV sınıflandırmasına göre, diş fobisinin kazanıldığı yaş ve bu çocukların hipnoza yatkınlığını ilişkilendirme, biyolojik yönler ve ikiz çalışmaları hedefleniyor olmalıdır.
Forgione (1988) direkt ve dolaylı hipnoz telkinlerinin algıda bozulmalara, sezgide değişimlere yol açtığını, fobik ve normal popülasyonda beklenti modifikasyonuna sebep olduğunu vurgulamıştır. Diş hekimleri için bu bulgulardaki bir uyarı; eğer bu konuda eğitimli değillerse veya hipnoz veya hipnoz gibi teknikler kullanmaya çok istekli değillerse bu popülasyonun büyük bir bölümü buna karşı tepki vereceğinin farkında olmalıdırlar. Bu yüzden tedaviye karşı tepki verecek olan bu tür hastalara telkin yapılmamalıdır. Aksi takdirde yanlışlıkla tedavi zorlukları ve süreğen problemler ortaya çıkarılmış olur. Açık ya da üstü örtülü, simgesel veya doğrudan, çarpıcı veya derinden yapılan telkinler davranışı ve hastalığı etkileyebilir.
REFERANSLAR
APA (1994). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (4th cdn). Washington, DC: American Psychiatric Association. Barber J. (1977). Rapid induction analgesia: A clinical report. Am. J. Clin. Hypn., 19, 138-147. Borland, L. R. (1963). Odontophobia–inordinate fear of dental treatment. Dent. din. N. Am., 1,683-690. Coman, G, (1992). Hypnosis in the treatment of Bulimia—A review of the literature. Aust. J. Clin. Exp. Hypn., 20, 89-104.Crawford, H. (1997). Lecture, 14th International Congress of Hypnosis, San Diego, USA. Crawford, H. J. & Barbasz, A. F. (1993). Phobias and intense fears: Facilitating their treatment with hypnosis. In J. W. Rhuc, S. J. Lynn & 1. Kirsch (Eds), Handbook of Clinical Hypnosis. Washington, DC: American Psychological Association. Focnander, G., Burrows, G. D., Gerschman, J. A. & Home, D. J. (1980). Phobic behavior and hypnotic susceptibility. Aust. J, Clin. Exp. Hypn., 8, 41 -48. Forgionc, A. (1988). Hypnosis in the treatment of dental fear and phobia. Dent. Clin. N. Am., 32,745-761. Frankel, F. M. (1974). Trance capacity and the genesis of phobic behavior. Arch. Gen. Psychiat., 31, 261-263.Frankct, F. M. (1976). Hypnosis: Trance as a Coping Mechanism. New York: Plenum Press. Franke!. F. M. (1979). Hypnotic responsiveness—Clinically a mixed blessing. Aust. J. Clin. Exp. Hypn.,1, 117-123. Frankel, F. H. & Ornc, M. T. (1976). Hypnotizability and phobic behavior. Arch. Gen. Psychiat., 31, 26\.Frischolz, E. J, (1997). Lecture, 14th International Congress of Hypnosis, San Diego, USA. Frischolz, E. J., Spiegel, D., Spiegel, H., Balma, D. L. & Markell, C. J. (1982). Differential hypnotic rcsponsivity to smokers, phobics and chronic pain control patients. A failure to replicate. J. Abn. Psycho!., 91, 269-272. Gcrschman, J. A. (1983). An investigation of chronic orofacial pain and dental phobic illness. PhD Thesis, Melbourne University, Melbourne, Australia. Gerschman, J. A. (1988). Dental fears and phobias. Aust. Fain. Phys., 17(4), 261-266. Gerschman, J. A. & Burrows, G. D. (1989). Dental phobic disorders and hypnotizabitity. J. Dent. Res., 68, (4), Abst. S13, 553. Gcrschman, J. A. & Burrows, G. D. (1995). Hypnotizability and dental phobic disorders. In G. D. Burrows & R. O. Stanley (Eds), Contemporary International Hypnosis (pp. 309-379). Chichester Wiley. Gcrschman, J. A. & Burrows, G. D. (1997). Dental anxiety disorders and hypnotizability. In M. Mchrstadt & P. O. Wikstrom (Eds), Hypnosis in Dentistry (pp. 25-31). Hypnosis Internationa] Monographs. Gerschman, J. A., Burrows, G. D. & Reade, P. C. (1980). Hypnosis in dentistry. In G. D. Burrows & L. Dcnncrstcin (Eds), Handbook of Hypnosis and Psychosomatic Medicine (pp. 443-479). Amsterdam: Elsevicr/North Holland, Biomedical Press. Gerschman, J. A., Burrows, G. D. & Reade, P. C. (1987). Hypnotizabilhy and dental phobic disorders. Int. J. Psychosom., 33,42.Gerschman, J. A., Burrows, G. D., Reade, P. C. & Foenander, G. (1979). Hypnotizability and the treatment of dental phobic illness. In G. D. Burrows & D. R. Collinson (Eds), Hypnosis 1979 (pp. 33-39). Amsterdam: Elsevier. Gcrschman, J. A. & Giebartowski, J. (1991). Effect of electronic dental anesthesia on the pain tolerance levels of human teeth subjected to stimulation with an electronic pulptester. Anesth. Prog., 38,45-49. Gottfredson, D. K. (1973). Hypnosis as an anaesthetic in dentistry. Doctoral Dissertation. Department of Psychology. Brigham Young University. Dissertation Abstracts International 1973,33: 7.B:3303, 152, 162, 163.Hilgard, E. R. (1975). The alleviation of pain by hypnosis. Pain, 1, 213-231.John, R, Hollander, B. & Perry, C. (1983). Hypnotizability and phobic behavior. Further supporting data. J. Abn. Psycho!., 92(3), 390-392.Kelly, S. F. (1984). Measured hypnotic response and phobic behavior. A brief communication. Int. J. Clin. Exp. Hypn., 32, 1-5. Klcinknccht, R. A., Kelpac, R. K. & Alexander, L. D. (1973). Origins and characteristics of fear in dentistry. J. Am. Dent. Assoc., 86, 842-842. Lautch, H. (1971). Dental phobia. Br. J. Psychiat,, 142, 199-151. London, P. & Cooper, L. M. (1969). Norms of hypnotic susceptibility in children. Devel Psycho!.,I, 113-124. Molin & Seeman (1970). Disproportionate dental anxiety. Acta Odontol. Scand., 28, 197-212. Morgan, A. H. & Hilgard, R. J. (1975). Stanford Hypnotic Clinical Scale. In E. R. Hilgard & J. R. Hilgard (Eds), Hypnosis in the Relief of Pain (pp. 209-221). Los Altos, CA: Kaufman. Orne, M. T. & O’Conneli, D. N. (1977). Diagnostic ratings of hypnotizability. Int. J. Clin. Exp. Hypn.,15, 125-133. Owens, M. E., Bliss, E. L., Koester, P. & Jeppsen, E. A. (1989). Phobias and hypnotizability: A re-examination. Int. J. Clin. Exp. Hypn., 37(3), 207-216. Perry, C., Gelfand, R. & Marcovitch, P. (1979). The relevance of hypnotic susceptibility in the clinical context. J. Abn. Psycho!., 88, 592-603.Scott, J, & Humphreys, M. (1987). Psychiatric aspects of dentistry. Br. Dent. J., 163, 81-87. Shore, R. E, & Orne, E. C. (1962). The Harvard Group Scale of Hypnotic Susceptibility:Form A. Palo Alto, CA: Consult. Psychol. Group. Spanos, N., Cross, W., Menary, E. & Smith J. (1988). Long term effects of cognitiveskill training for the enhancement of hypnotic susceptibility. Br. J. Exp. Clin, Hypn., 5(2),73-88. Spiegel, H. (1974) Manuals for Hypnotic Induction Profile: Eyeroll Levitation Method(rev. edn). New York: Soni Medica. Spiegel, D., Dctrick, D. & Frischholz, E. (1982). Hypnotizabilily and psychopathology. Am.J. Psychiatry, 139, 431^37. Stanley, R., Burrows, G. D. & Judd, F. K. (1990). Hypnosis in the management of anxietydisorders. In R. Noycs, Jr, M. Roth & G. D. Burrows (Eds), Handbook of Anxiety, Vol. 4,
The Treatment of Anxiety (pp. 537-548). Amsterdam: Elsevier.